There was something here that time could not dissolve. First of all, the watchmaker himself. I didn't mind the wrinkles on his face and his white hair. His eyes still gleamed like an eighteen-year-old boy.
Zamanın eritmeyi başaramadığı bir şeyler vardı burada. En başta saat ustasının kendisi. Yüzündeki kırışıklıklara, bembeyaz saçlarına aldırış etmedim. Gözleri hala on sekizlik bir delikanlı gibi ışıl ışıldı.
I was trying to figure it out when my friend's watch was being repaired. It was both a very difficult and a very easy place to understand time. But the old clocks on the shelves couldn't help me much with that. They had no batteries or tongues... Moreover, they had all stopped at five past nine in the morning. I knew why. But he would tell me himself a little later.
Arkadaşımın saatinin tamir olduğu sırada anlamaya çalışıyordum. Zamanı anlamak için hem çok zor hem de çok kolay bir yerdi. Fakat raflardaki eski saatler bu konuda bana fazla yardım edemezdi. Pilleri de, dilleri de yoktu... Üstelik sabah dokuzu beş geçe durmuştu hepsi. Bunun sebebini biliyordum. Fakat biraz sonra bizzat kendisi anlatacaktı bana.
The repair was short-lived. He didn't ask for a fee. We insisted, but he didn't take it. My friend said I'd leave at least one tea money. The old watchmaker did not refuse this innocent request.
Tamir işlemi kısa sürmüştü. Ücret istemedi. Israr ettik ama almadı.Arkadaşım en azından bir çay parası bırakayım dedi. İhtiyar saatçi bu masum isteği geri çevirmedi.
I took his permission and started taking pictures. That's when something occurred to him. One day a young girl came here. They interviewed. Then he saw himself on TV. He is very happy. It was emphasized in the news that all clocks stopped at five past nine. This is the death hour of the leader who founded the Republic of Türkiye. That's how he showed his love and respect for her.
Ondan izin alıp fotoğraf çekmeye başladım. O sırada aklına bir şeyler geldi. Bir gün genç bir kız gelmiş buraya. Röportaj yapmışlar. Sonra kendini televizyonda görmüş. Çok sevinmiş. Haberde tüm saatlerin dokuzu beş geçe durduğu vurgulanmış. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran liderin ölüm saati bu. Ona olan sevgi ve saygısını yaşatmış böylece.
But not everyone is innocent like him. They can't broadcast you without his friend knowing about you. He said, "Let's file a lawsuit, we'll get a lot of money." The old watchmaker was angry at this offer.
Fakat herkes onun gibi masum değil. Arkadaşı senden habersiz seni yayınlayamazlar. Dava açalım, çok para alırız demiş. İhtiyar saatçi kızmış bu teklife.
When I was about to leave the shop, I said that he looked very fresh. He told me that his home and work are too far away, and that he also swims and does push-ups. I was particularly surprised that he did push-ups.
Dükkandan çıkmak üzereyken onun çok dinç gözüktüğünü söyledim. Bana eviyle işinin arasının çok uzak olduğunu, ayrıca yüzdüğünü ve şınav çektiğini söyledi. Özellikle şınav çekmesine çok şaşırdım.
According to what he told me, he couldn't shoot more than four or five at first. Now he can pull a lot of forty.
Anlattığına göre ilk başlarda dört beşten fazlasını çekemiyormuş. Şimdiyse çok kırk tane çekebiliyor.
I respected him, loved him and followed his example. I hope we live knowing that what we call age is just numbers.
Ona saygı duydum, onu sevdim ve örnek aldım. Umarım yaş dediğimiz şeyin sadece sayılardan ibaret olduğunu bilerek yaşarız.