ENG
Dhartsy was about to arrive in a city she had never been to before and knew almost nothing about. It was the eighth day of her journey. There was no one with her except her coachman Artyom. Eight days in a carriage pulled by two big black stallions. But the journey was not as uncomfortable as you might think. The large, spacious and comfortable carriage drawn by horses was luxuriously furnished. The inside of the carriage was as black as its exterior, and inside there were quilted seats covered with black velvet fabric placed opposite each other. These seats could take the shape of a bed with a special mechanism and Lady Dhartsy slept on this bed at night.
Since they were in no hurry, they traveled to the city at an average speed, and comfortly. After eight days, their journey was now coming to an end. They approached the gate of the Ocianos city and the city guards stopped them. They had to undergo a routine check. A guard in armor with a spear in his hand came to the carriage. "We have the queen's orders to search everyone who comes into the city," he said to Artyom, who was driving the horses at the head of the carriage. At that moment Dhartsy heard the guard's voice from inside the carriage and opened the carriage door.
The guard was surprised for a moment. Both the horses, the outside and the inside of the carriage were dressed in black. On top of that, the woman in the carriage was wearing a black dress. He carefully examined the woman getting down from the carriage.
Dhartsy was a tall woman who looked to be in her twenties. Her long, upward-pointing ears peeking through her long black hair told that she was a half-elf. She looked very well-groomed with dark makeup, and her thin and intimidatingly raised eyebrows made her look a bit stern. This well-dressed woman was wearing a long black dress made of quality fabric. The sleeves of this dress were closed and there was a long slit in the skirt of the dress and on top of the fabric, there was another tulle-like fabric. On her left leg, where the slit was, there was an accessory made of silver chains and a few sparkling stones. The décolleté and neckline of the dress was covered with lace tulle. Her skin, which was not covered by the black dress, was not too pale white. On her feet, which were visible under the skirt as she walked, she wore a beautiful pair of heels covered in a shiny black fabric. This woman looked very attractive, as if she had just stepped out of a ball in all her splendor.
The guard blinked. He had never seen a woman so magnificent and beautiful. Not even the princess their king had married, the current queen, was so beautiful. Almost drooling, the guard remembered he was a soldier and nodded to the Lady. "I am the Valiant Lady, if you will excuse me, I need to search your carriage." "Quickly!" Dhartsy ordered sternly, speaking with what sounded like a slight Russian accent.
The guard quickly searched the carriage, there were sections of the roof like shelves and in these sections there were suitcases. Artyom entered the car to help the guard and opened one of the suitcases and showed it to him. The guard checked it, there was nothing but a few books and papers on the small coffee table next to the seat. He went downstairs. He greeted the Lady again, said "Welcome to Ocianos City, my Lady", turned towards Artyom, said "You may proceed" and moved towards the next visitors.
Dhartsy hurried into the carriage and the carriage passed through the open gap of the tall, iron gate in the middle of the high walls of Ocianos City, which was decorated with ornaments of various shapes.
TR
Daha önce hiç gitmediği ve hakkında neredeyse hiç bir şey bilmediği bu şehre varmak üzereydi Dhartsy. Yolculuğunun sekizinci günündeydi. Yanında onunla gelen arabacısı Artyom'dan başka kimse yoktu. İki iri siyah aygırın çektiği bir at arabasında sekiz gün yolculuk. Ama sandığınız gibi rahatsız geçmemişti bu yolculuk. Atların çektiği büyük, geniş ve konforlu fayton oldukça lüks döşenmişti. Dışı gibi içi de siyah renkli olan faytonun iç kısmında birbirine karşılıklı olarak yerleştirilmiş siyah kadife kumaş kaplı kapitoneli koltuklar bulunuyordu. Bu koltuklar özel mekanizmayla yatak şeklini alabiliyorlardı ve Lady Dhartsy geceleri bu yatakta uyuyordu.
Aceleleri olmadığı için şehre ortalama bir hızla ve mola vererek gidiyorlardı. Sekiz günün sonunda yolculukları şimdi son bulmak üzereydi. Ocianos şehrin kapısına yaklaştılar ve şehir muhafızları onları durdurdu. Rutin bir kontrolden geçmeleri gerekiyordu. Faytonun yanına zırhlar içerisinde elinde mızrağı olan bir gard geldi. Faytonun başında atları süren Artyom'a " Kraliçenin emri var şehre gelen herkesi aramamız gerekiyor" dedi. O sırada faytonun içinden muhafızın sesini duyan Dhartsy faytonun kapısını açtı.
Muhafız bir an şaşırdı. Hem atlar hem faytonun dışı hem de içi siyah döşenmişti. Üstüne üstlük faytonun içindeki kadında siyah bir elbise giymişti. Faytondan aşağı inen kadını dikkatle inceledi.
Dhartsy yirmili yaşlarında gibi görünen, uzun boylu bir kadındı. Siyah uzun saçlarının arasından görünen uzun ve yukarılara doğru sivrilen kulakları onun bir half-elf olduğunu anlatıyordu. Koyu renkli makyajıyla oldukça bakımlı görünen kadın, ince ve göz dağı verircesine kalkık olan kaşlarıyla biraz sert duruyordu. Oldukça iyi giyinimli bu kadının üzerindeki siyah uzun elbise kaliteli bir kumaştan yapılmıştı. Kolları kapalı olan bu elbisenin etek kısmında uzun bir yırtmacın bulunduğu kumaşın da üzerinde, tül benzeri bir kumaş daha yer alıyordu. Yırtmacın bulunduğu sol bacağının üzerinde gümüş renkli zincirler ve parıltılı birkaç taştan oluşmuş bir aksesuar görünüyordu. Elbisenin dekolte ve boyun bölümü dantelli tüllerle kaplıydı. Siyah elbisesinin kapatmadığı bölümlerde kalan teni, fazla soluk olmayan beyaz renkteydi. Yürürken eteğin altında görünen ayaklarında siyah renkte parlak bir kumaş kaplı güzel bir topuklu ayakkabı vardı. Tüm ihtişamıyla balodan çıkmış gibi görünen bu kadın oldukça çekici görünüyordu.
Muhafız gözlerini kırpıştırdı. Daha önce bu kadar ihtişamlı ve güzel bir kadın görmemişti. Hatta Krallarının evlendiği prenses, şimdiki kraliçe bile bu kadar güzel değildi. Neredeyse ağzının suyu akacak olan muhafız, asker olduğunu hatırladı ve Lady'i başıyla selamladı. "Ben Valiant Lady'im, izninizle arabanızı aramam gerekiyor." Dhartsy hafif rus aksanı gibi olan konuşmasıyla, sert bir tavırlar "Çabuk ol!" diye emir verdi.
Muhafız hızlıca arabayı araştırdı, tavan kısmında raf gibi bölümler vardı ve bu bölümlerde de valizler yer alıyordu. Artyom'da muhafıza yardım etmek için arabaya girmişti ve valizlerden birini açıp gösterdi. Muhafız kontrol etti, koltuğun yanında yer alan ufak sehpamsı masa da bir kaç kitap ve kağıtlardan başka bir şey yoktu. Aşağıya indi. Lady'i tekrar selamladı, " Ocianos Şehrimize hoş geldiniz Lady'im"deyip, Artyom'a doğru dönüp " Devam edebilirsiniz" dedi ve sıradaki ziyaretçilere doğru ilerledi.
Dhartsy arabaya hızlıca geçti ve araba Ocianos Şehrinin yüksek duvarlarının ortasında yer alan uzun, demirden yapılmış ve üzerinde çeşitli şekillerden süslemeler bulunan kapının açık olan aralığından geçti.