The Goat's Way / Keçinin Yolu ( EN-TR )

in #hive-1932124 days ago

Greetings,

We were walking step by step on the slightly wet, soft dirt road where our footprints left evidence of each other. We were exploring new places on the mountain road called Ahatlar. Our only goal was to reach the foot of the mountain. Feeling the coldness of the wind blowing through the trees into the forest, we were heading towards the slope. This is a walk I took with my old friends when we stayed in the village in Bartın, my hometown, during the holidays. I would like to share with you one of these stories in which I have accumulated beautiful memories.

Selamlar,
Ayak izlerimizin birbirinden izler bıraktığı hafif ıslak, yumuşak toprak yolda adım adım yürüyorduk. Ahatlar denilen dağ yolunda yeni yerler keşfediyorduk. Tek hedefimiz dağın eteklerine ulaşmaktı. Ağaçların arasından ormanın içine doğru esen rüzgârın soğukluğunu hissederek yamaca doğru ilerliyorduk. Memleketim Bartın'da tatillerde köyde kaldığımız zamanlarda eski dostlarımla yaptığımız bir yürüyüş bu. Güzel anılar biriktirdiğim bu hikayelerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum.

My hometown Bartın was a small district in the Western Black Sea region, but became a province in 1991 after I graduated from primary school. It impresses with its natural beauties, beaches combining green with blue waters and remarkable old historical buildings. Bartın also has steep slopes and lush forested areas. The coastal sections of the lush forests close to the sea attract the attention of nature lovers with their extraordinary beauty. The most beautiful of these coastal sections are the lava columns in Güzelcehisar district.

Memleketim Bartın, Batı Karadeniz'de küçük bir ilçeyken ilkokulu bitirdikten sonra 1991 yılında il oldu. Doğal güzellikleri, yeşili maviyle buluşturan plajları ve dikkat çekici eski tarihi yapılarıyla göz dolduruyor. Bartın aynı zamanda dik yamaçlara ve yemyeşil ormanlık alanlara sahip. Yemyeşil ormanların denize yakın kıyı kesimleri olağanüstü güzellikleriyle doğaseverlerin ilgisini çekiyor. Bu kıyı kesimlerinden en güzeli Güzelcehisar ilçesindeki lav sütunlarıdır.

I spent most of my youth in Bartın and Amasra. As soon as the schools went on break, we would go to Acarlar village near Amasra for two weeks. I have many friends I know here. Like me, they moved away from the village and migrated to other cities. Our village looks like a small town with about 150 families. Each house has a garden in front of or behind it and a haystack. The haystack is used to store food for the animals.

Gençliğimin büyük bir kısmı Bartın ve Amasra'da geçti. Okullar tatile girer girmez iki haftalığına Amasra yakınlarındaki Acarlar köyüne giderdik. Burada tanıdığım birçok arkadaşım var. Onlar da benim gibi köyden ayrılıp başka şehirlere göç ettiler. Köyümüz yaklaşık 150 haneli küçük bir kasaba görünümünde. Her evin önünde ya da arkasında bir bahçe ve bir samanlık var. Samanlık hayvanlara yiyecek depolamak için kullanılır.

I used to walk around the village with Soner, whom I called my old friend and whom we still call each other on special occasions. Soner used to work in the organic milk production facilities that his father had handed over to him. They used to graze their animals on 5 acres of land belonging to them. They sold the milk obtained from cows that ate grass only in this natural environment to markets in the central districts. Every time I came to the village, I would stop by and even help him with some of his work

Eski dostum dediğim ve hala özel günlerde birbirimizi aradığımız Soner ile köyde dolaşırdık. Soner, babasının kendisine devrettiği organik süt üretim tesislerinde çalışırdı. Kendilerine ait 5 dönümlük arazide hayvanlarını otlatıyorlardı. Bu doğal ortamda sadece ot yiyen ineklerden elde ettikleri sütü merkez ilçelerdeki marketlere satıyorlardı. Köye her geldiğimde ona uğrar, hatta bazı işlerinde yardımcı olurdum.

He was the only son of the richest family in our village. That's why he lived his life free and independent. Like me, he had a soul that loved traveling and exploring. On his Sunday off, we decided to walk together to Ahatlar, the highest hill in our village. Ahatlar is a nature park. Within the park, there is rich vegetation and various fauna species. Our route that day started from the top of a cliff by the sea. This way, after crossing a large part of the bay a little above the sea, we can enter the Ahatlar road route by going inland. After moving away from the coast and going inland, we had to brave the steep and rocky dirt roads that awaited us. Only one of these roads leads to the Ahatlar hill. In the past, there used to be a wooden signboard showing the way to Ahatli Hill. We chose a path and started climbing up the hill. That day we walked the most tiring and thorny path of our lives. We walked through thorny bushes up to our knees. There is also no specific path marking. While we were walking on what we thought was the right path, we were facing the wrath of the thorns. We were looking for signs and dealing with the thorn bushes at the same time.

Köyümüzün en zengin ailesinin tek oğluydu. Bu yüzden hayatını özgür ve bağımsız yaşadı. O da benim gibi gezmeyi ve keşfetmeyi seven bir ruha sahipti. İzinli olduğu bir Pazar günü birlikte köyümüzün en yüksek tepesi olan Ahatlar'a yürümeye karar verdik. Ahatlar bir tabiat parkı. Parkın içinde zengin bitki örtüsü ve çeşitli fauna türleri var. O günkü rotamız deniz kenarındaki bir uçurumun tepesinden başladı. Bu şekilde körfezin büyük bir kısmını denizin biraz üstünden geçtikten sonra iç kesimlere doğru ilerleyerek Ahatlar yol güzergâhına girebiliyoruz. Kıyıdan uzaklaşıp iç kesimlere doğru ilerledikten sonra bizi bekleyen dik ve kayalık toprak yollara göğüs germemiz gerekiyordu. Bu yollardan sadece bir tanesi Ahatlar tepesine çıkıyor. Eskiden Ahatlı Tepesi'ne giden yolu gösteren ahşap bir tabela varmış. Bir patika seçtik ve tepeye tırmanmaya başladık. O gün hayatımızın en yorucu ve dikenli yolunu yürüdük. Dizlerimize kadar dikenli çalıların arasından yürüdük. Belirli bir yol işareti de yoktu. Doğru yol olduğunu düşündüğümüz yolda yürürken, dikenlerin gazabıyla karşı karşıyaydık. Hem işaretler arıyor hem de dikenli çalılarla uğraşıyorduk.

After a certain hour, we both kept on climbing, hoping to see a sign that would comfort each other and look at each other with sincere worried eyes. It was not possible to reach the Ahatli hill in this way, by vaguely entering the gaps that we vaguely saw as roads. We were both aware that we had taken the wrong path, but we didn't want to tell each other. The thought that we would find it anyway was our only consolation. After walking for a while, finally, Soner, walking in front of me, said, “I think we are registered. At that moment I took off my backpack, squatted down on flat ground, took a few sips of water from my backpack and said, “Let's rest a bit.

Tüm bu olanlara rağmen, tırmanmaya devam ettik. Belirli bir saatten sonra, artık, ikimizde birbirimize teselli veren ve içten endişeli gözlerle bakan işaret görme umuduyla yolumuza devam ediyorduk. Bu şekilde belli belirsiz, yol gibi gördüğümüz aralara girerek, Ahatlı tepesine ulaşmamız mümkün değildi. İkimizde, yanlış yola girdiğimizin farkındaydık, ama birbirimize söylemek istemiyorduk. Nasıl olsa buluruz düşüncesi, bizi teselli eden tek gerçeğimizdi. Bir müddet daha yürüdükten sonra, Sonunda, Soner, önümde yürürken, kaydolduk galiba dedi. O sırada sırt çantamı çıkardım. Düz bir toprağa çömeldim. Çantamdaki suyumdan bir kaç yudum aldıktan sonra, dinlenelim biraz dedim.

Now we both knew we couldn't reach the Ahatlar hill. Our only solution was to turn back. Because we were far away from the seashore and the further we walked, the farther we would get. We canceled the hike and started on our way back. We weren't looking for signs anymore. We were just in a hurry to return from the places we had passed. After walking for a while again, I heard a rustling sound from below. I turned around and looked. A black goat jumped over a big rock. I said, “Let's follow this goat. He will surely lead us to where his herd is, and we will find the way from there.” We were moving in the direction the goat was going by speeding up our steps. On our way, we passed through steep cliffs and narrow pathways that only animals and humans could pass. We followed the goat's path under the shade of almond trees. At the points we passed, there were some cliffs and deep valleys. When we raised our heads and looked ahead, we were heading towards forested areas at the foot of the mountain, where pine, beech and oak trees were dense. We went towards the sound of the goat's rustling. Finally, at the end of a forested and bushy path, we came out onto a wide flat area. There we came across three or four black and white goats scattered around. At the head of the goats we noticed a shepherd waving to us from a distance. We were a little relieved. We moved forward and came to the shepherd. We told him we were lost and he gave us directions. As we walked along the road, when we saw a couple of wooden houses with roofs and walls that looked like barns, we realized that we would come to a small settlement. And so it was.

Artık ikimiz de Ahatlar tepesine ulaşamayacağımızı biliyorduk. Tek çaremiz geri dönmekti. Çünkü deniz kıyısında oldukça uzakta kalmıştık. Yürüdükçe daha da uzaklaşacaktık. Yürüyüşü iptal edip, dönüş yoluna girdik. Artık işarette aramıyorduk. Sadece geçtiğimiz yerlerden geri dönme telaşındaydık. Yine bir müddet yürüdükten sonra, aşağılardan bir hışırtı sesi duydum. Dönüp baktım. Siyah bir keçi, büyük bir kayanın üstünden sıçradı. Bu keçiyi takip edelim dedim. Bizi muhakkak sürüsünün olduğu yere götürür, bizde oradan yolu buluruz dedim. Adımlarımızı hızlandırarak keçinin gittiği yöne doğru ilerliyorduk. İlerlediğimiz yolda, sarp kayalıklar sadece hayvanların ve insanların geçebileceği dar patika yollardan geçtik. Badem ağaçlarının gölgesinde keçinin yolunu takip ettik. Geçtiğimiz noktalarda, bazı uçurumlar ve derin vadiler vardı. Başımızı kaldırıp ilerlere baktığımızda, dağın eteklerinde ormanlık alanlar, çam kayın ve meşe ağaçlarının yoğun olduğu noktalara doğru ilerliyorduk. Keçinin hışırtı sesine doğru gittik. En sonunda ormanlık ve çalılık bir yolun sonunda geniş düzlük bir alana çıktık. Orada etrafa dağılmış, üç dört siyah ve beyaz renklerinden oluşan keçilere rastladık. Keçilerin başında uzaktan bize el sallayan bir çobanı fark ettik. Biraz olsun rahatlamıştık. İlerledik ve çobanın yanına geldik. Kaybolduğumuzu söyledik. Bize yolu tarif etti. Yolda yürürken, bir iki çatı ve duvarları dökülmüş ahır görünümlü ahşap evleri görünce, küçük bir yerleşim yerine geleceğimizi anladık. Öylede oldu.

You have listened to a story of getting lost on the path we walked with the courage of our spirit of freedom and independence shining through the thorn bushes, crossing the paths from the slopes of the mountains. Love to all of you. 🤗🌸

Dağların yamacından patika yolları aşarak dikenli çalıların arasından özgürlük ve bağımsızlık ruhumuzun parlayan cesaretimizle yürüdüğümüz yoldan kaybolmanın bir hikayesini dinlediniz. Hepinize sevgiler. 🤗🌸

Sort:  

Sending you an Ecency curation vote.

Congratulations @passenger777! You have completed the following achievement on the Hive blockchain And have been rewarded with New badge(s)

You received more than 210000 upvotes.
Your next target is to reach 220000 upvotes.

You can view your badges on your board and compare yourself to others in the Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP