EN
Hello everyone from my new job.
We melt the plastic in the injection machine and make the mold of the pipe through which the cable passes in constructions. I woke up early in the morning, I did not know the route. I found the workplace according to the directions my master told me. A person was standing in front of the workplace with his bike, I said hi. "Hello bro, has anyone come?" I said, "He didn't come," he said. He said, "Have you just started work" and I said "yes". He asked my name, I said "my name is Fatih", we met, the man's name İsmail seemed like a good person.
After waiting for a few minutes, the master and his son came, they opened the door of the workplace and I poured the tea for breakfast, bought 3 breads, the master told us what we had to do until the tea was ready, he said, "Cleanliness is important to me."
He said "I want to see the kitchen clean", we said "ok", then I took olives and cheese out of the fridge and we had breakfast in the morning.
After breakfast, I packed up and went to the injection machine. First, there is the iron part, which is like a hose where the injection machine removes the mold, we heat that iron part and turn it off if the air comes. Since there was no air, we removed the iron cap with the key, cleaned the cooled and stuck chemicals, put the cap back on with the key and heated it, we tried it, the air was coming. After adjusting the pipe according to whether it will be thick or thin, we fixed it to the place where the chemical is, by inserting it in the form of a long iron pin, from where the threads of the pipe pass, and inserted the pipe into it. We were done with the injection machine, and once in a while we were putting chemicals back in when the chemical was gone.
We went down and went to the hose reel. Brother İsmail knew how to use it because he had worked in these jobs before. He was showing it to me every now and then. After winding the hose fifty meters, it was necessary to automatically stop the machine. That's why I had to keep my eyes on the counter, and after wrapping the hose, we wrapped the hose on three sides with a wringer, weighed its weight, and set aside the kilos that were two thousand five hundred and six because if we lost weight below the desired weight, we would have betrayed the person we sold it to. That's why we were paying attention, Brother Ismail was doing it all the time and I didn't have the opportunity to do it, then our master said, "Ismail, let Fatih do some rest." Then I started to do it, I wrapped the hose nicely, squeezed it, weighed it, put it in the corner.
I continued like this, then it was lunch break, the master made ten cubes and we ate well. I washed the dishes and tidied the kitchen, we never had a break. Ismail brother seemed a little disliked. He told me, "Don't be too hard on your job, let it go, don't worry too much about it". Ismail brother "I get stressed when I'm on my head." said. Brother Ismail said, "Let's support each other for the master, let's not crush ourselves." And I said, "Okay bro". I served tea to the masters. Master "Do you know how to make Turkish coffee?" He said, "I don't know," I said, but I said, "I'll learn if you teach." The master's son, Kürşat, took me to the kitchen and showed me how to make coffee. I poured four cups of water, four spoons of Turkish coffee, added two sugars to the coffee machine, then filled the cups and served it. It was pretty good.
We continued the production of electrical conduits and it was time for packaging. I opened the Packaging Machine and activated the temperature setting, it waited for a while to get warmer, the temperature had risen quite a bit. I also opened the other settings, the master packed it in its first stage and sent it to me with the drag place, I sent it to a place like a closed oven, I took it from the other side, turned it upside down, and then put it back on the ground like an oven.
The packaging shrinks and sits on top of the hose, thus completing the packaging work. We cleaned up and another day ended like this, stay safe
Translated from Google
TR
Yeni işimden herkese merhaba arkadaşlar.
Enjeksiyon makinesinde plastiği eritip, inşaatlerde, içinden kablo geçen borunun kalıbını yapıyoruz. Sabah erkenden kalktım, yol güzergahını bilmiyordum. Ustamın söylediği yol tarifine göre iş yerini buldum. İş yerinin önünde bisikleti ile bir kişi duruyordu, selam verdim. "merhaba abi kimse gelmedi mi?" dedim, "gelmedi" dedi. "Sen yeni mi başladın işe" dedi bende "evet" dedim. İsmimi sordu "ismim Fatih" dedim, tanıştık adamın ismi İsmail iyi birisine benziyordu.
Bir kaç dakika bekledikten sonra usta ile oğlu geldi, iş yerinin kapısını açtılar ve ben kahvaltı için çayı koydum, 3 ekmek aldım çay hazır olana kadar usta yapmamız gerekenleri söyledi, "benim için temizlik önemli" dedi.
"Mutfağı temiz görmek istiyorum" dedi, bizde "tamam" dedik, sonra dolaptan zeytin peynir falan çıkardım, sabah kahvaltısını yaptık.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra etrafı topladım ve enjeksiyon makinesinin başına geçtik. ilk önce enjeksiyon makinesinin kalıbı çıkardığı hortum gibi olan demir yeri var, o demir yerini ısıtıyoruz ve hava gelirse kapatıyoruz. Hava gelmediği için demir başlığı anahtar ile çıkartıp, soğumuş ve yapışmış kimyasal maddeleri temizledik ,tekrar anahtar ile başlığı taktık ve ısıttık, denedik hava geliyordu. Borunun kalın mı ince mi olacağına göre, ayarını yaptıktan sonra, uzun demir pim halinde, borunun dişlilerinin geçtiği yerden sokarak, kimyasalın olduğu yere sabitledik ve boruyu içine soktuk. Enjeksiyon makinesinde işimiz bitmişti arada bir kimyasal bittikçe yeniden kimyasal koyuyorduk.
Aşağı indik ve hortum sarma makinesinin yanına geçtik. İsmail abi önceden bu işlerde çalıştığı için kullanmasını biliyordu. Bana da arada bir gösteriyordu. Hortumu elli metre sardıktan sonra, otomatik olarak makinayı durdurmak gerekiyordu. O yüzden gözümü sayacın üstünden ayırmamam gerekiyor ve sarıldıktan sonra hortumun sıkma makinesi ile üç tarafından hortumu sarıp, kilosunu tartıp, iki bin beş yüz altı olan kiloları kenara koyuyorduk çünkü bizden istenilen kilonun altında kilo verdik mi sattığımız kişinin hakkını yemiş oluyorduk. o yüzden özen gösteriyorduk, İsmail abi sürekli yapıyor ve bana yapma fırsatı gelmiyordu, sonra ustamız "İsmail biraz sen dinlen Fatih yapsın." dedi sonra ben başladım yapmaya hortumu güzelce sardım sıkmasını yaptım, tarttım, köşeye koydum.
Böyle devam ettim sonra öğlen arası oldu, usta on numara kuşbaşı yapmış güzelce yedik. Bulaşıkları yıkadım ve mutfağı toparladım, molamız hiç yoktu. İsmail abi biraz sevmemiş gibiydi. Bana "İş için kendini çok kasma, akışına bırak, işi fazla takma" dedi. İsmail abi "Başımda duran olunca strese giriyorum." dedi. İsmail abi "Usta için birbirimize destek çıkalım ezdirmeyelim kendimizi" dedi. Bende "Tamamdır abi" dedim. Ustalara çay servisi yaptım. Usta "Türk kahvesi yapmayı biliyormusun?" dedi "Bilmiyorum" dedim ama, "öğretirseniz öğrenirim" dedim. Ustanın oğlu Kürşat abi beni mutfağa götürüp kahve yapmayı gösterdi. Dört fincan su, dört kaşık türk kahvesi koydum, iki de şeker attım kahve makinesine sonra fincanlara doldurup servis yaptım baya da güzel olmuştu.
Elektrik borusu üretimine devam ettik ve sıra ambalajlamaya gelmişti. Ambalaj Makinesini açtım ve sıcaklık ayarını aktif hale getirdim, daha sıcak olsun diye biraz bekledi, sıcaklık baya yükselmişti. Diğer ayarlarını da açtım, usta ilk evresinde paketleyip, sürükleme yeri ile bana gönderiyor, bende kapalı fırın gibi olan yere gönderiyor, diğer taraftan alıp, ters çevirdikten sonra tekrar fırın gibi yere atıyordum.
Ambalaj büzüşüyor ve hortumun üstüne oturuyor, bu şekilde ambalajlama işini tamamliyorduk. Etrafı temizledik ve bir gün daha böyle bitmişti sağlıcakla kalın