Winter Sleep: Turkey’s Palme d’Or Triumph Where Pride Meets Desolation in Cappadocia (En-Tr)

in #hive-1217442 days ago

English

Türkçe bölüm için lütfen buraya tıklayın.


Hello everyone!

I hope you are well or are trying to be well. I hope you have a spring breeze in your soul or at least your coffee is warming you. I'm a bit thoughtful today, maybe it's because of the sad peace that comes over me when I remember the mesmerising fairy chimneys of Cappadocia. Anyway, today we will talk about the movie Winter Sleep. But first I must say this: This is not the kind of movie that you can watch and say ‘Hmm, it was good’. So fasten your seat belts, because this blog is going to dive a bit deep.

Source

Winter Sleep: The Silent Scream of Cappadocia

Winner of the Palme d'Or in 2014, Winter Sleep is a labyrinth of humanity set in the frozen lands of Cappadocia, shot with the meticulous precision of a painter by Nuri Bilge Ceylan. The movie focuses on the life of Aydın (Haluk Bilginer), a hotel owner. Aydın is a ‘former’ actor, a ‘current’ writer and ‘always’ a self-important intellectual. Together with his wife Nihal (Melisa Sözen) and sister Necla (Demet Akbağ), they live in the snow-covered valleys of Cappadocia, seemingly isolated from the world. Of course, this isolation doesn't stop the storms inside them.

Note; If you are curious about my experiences in Cappadocia, I would like to share this link with you. When I remember those days, the gloom of Winter Sleep makes more sense.

Source

Characters: There is a Piece of Aydın in All of Us

As I watched Aydın, sometimes I was angry with him, sometimes I felt pity for him, and sometimes I said, ‘Oh, I wish I could be with him right now and shout the truth to his face.’ Haluk Bilginer's performance is so real that you can almost breathe in the thin line between Aydın's arrogance and vulnerability. A man who says, ‘I'm doing a favour, I don't expect anything in return,’ but underneath every favour lies a desire for superiority. It is as if he is shouting to everyone around him, ‘Look how wise and virtuous I am!’... But no one hears him.

His wife Nihal is a woman overshadowed by Aydın. Her charity projects are actually an effort to prove her own existence. In one scene she says to Aydın: ‘Marrying you was like entering a grave.’ This sentence is like a knife hidden in the heart of the movie. It describes the invisible power struggles in relationships, the silences that kill each other.

As for Necla... Demet Akbağ is almost reborn in this role. Her conflicts with her brother Aydın show us how empty his obsession with being an ‘intellectual’ is. In one dialogue she says: ‘People are happy because they are stupid. We are unhappy because we are smart.’ This sentence seems to sum up the whole spirit of the entire movie.

Kaynak

Cappadocia: Not Just a Place, but a Character

Cappadocia is not just a background in this movie. The snowy mountains, deserted valleys and stone houses are like a reflection of the characters' inner worlds. Especially the endless whiteness seen from the window of Aydın's hotel tells the frozenness of their souls. In one scene, as Nihal looks out of the window, Aydın asks her, ‘Does this view still affect you?’. Nihal has no answer. Because the landscape is no longer a ‘landscape’ but a prison.

Those who have been to Cappadocia would know: Time flows differently there. Winter Sleep also gives this feeling. Hours of dialogues, long silences and the characters' looks at each other... It is as if you, as the audience, are sitting in those cold rooms, listening to the crackle of the fire in the fireplace.

Kaynak

Most Impressive Scene: Aydın and İsmail's Confrontation

One of the most impressive scenes of the movie is Aydın's encounter with his old friend İsmail (Nejat İşler). İsmail is a man who has become an enemy of Aydın because of debt and who has sunk into drink. Their dialogue in a restaurant is almost a psychological war.

Aydın says that he wants to help İsmail, but he actually belittles him. İsmail explodes: ‘Your help is like a bone thrown to a dog! I don't want your favour!’ In this scene, Aydın's mask of “favour” falls off. It is revealed that he builds his own ego palace by using people's helplessness.

This dialogue made me think about this: Do we, sometimes without realising it, exploit the wounds of others for our own need for approval?

Kaynak

Silence Instead of Music: The Cry of the Soul

There is almost no music in the entire movie. Instead, there is the howling of the wind, the rustling of the snow and the crackling of the wood in the fireplace. This silence allows us to hear the inner voices of the characters. For example, the long argument scene in Aydın and Nihal's bedroom... The words are sharp as knives, but the real wounds are inflicted in silence. Nihal's tears, Aydın's cold gaze... While watching, you feel something breaking inside you.

Why Should You Watch? Because This Movie is a Mirror!

Winter Sleep is a disturbing kind of movie. Because it shows us ourselves. We see our own weaknesses in Aydın's arrogance, Nihal's desperation, İsmail's anger. Maybe that's why some people find the movie ‘boring’. But remember: The truth is often disturbing.

If you watch the movie, you will not be able to avoid asking yourself these questions:

  • Am I selfish even when I do favours?

  • Are the silences in my relationships a miscommunication or a power struggle?

  • Is my endeavour to be intellectual actually self-deception?

Kaynak

Epilogue: Waking up to Winter Sleep

Nuri Bilge Ceylan worked like a psychologist with this movie. Every frame, every dialogue wanders through the labyrinths of the human soul. The freezing beauty of Cappadocia is the perfect setting for this labyrinth.

If you decide to watch it, take a hot drink and a brave heart with you. Because Winter Sleep invites you to face yourself. Maybe it's time to wake up...

Note; Write to me after watching the movie, let's discuss! Because such movies gain meaning as they are shared.

Take care of yourself, stay with health and love and please remember that;

You are the only one of you.

c,nema.png

Herkese merhabaaa!

Umarım iyisinizdir ya da iyi olmaya çalışıyorsunuzdur. Umarım ruhunuzda bir bahar esintisi vardır ya da en azından kahveniz yanınızda sizi ısıtıyordur. Ben bugün biraz düşünceli gibiyim. Belki de Kapadokya’nın o büyüleyici peri bacalarını hatırlayınca içime çöken o hüzünlü huzur yüzündendir. Neyse, bugün sizinle Kış Uykusu filmini konuşacağız. Ama önce şunu söylemeliyim: Bu film, izleyip de “Hmm, güzeldi” deyip geçeceğiniz türden değil. O yüzden kemerlerinizi bağlayın, çünkü bu yazı biraz derinlere dalacak.

Kaynak

Kış Uykusu: Kapadokya’nın Sessiz Çığlığı

2014’te Altın Palmiye kazanan Kış Uykusu, Nuri Bilge Ceylan’ın adeta bir ressam titizliğiyle çektiği, Kapadokya’nın donmuş topraklarında geçen bir insanlık labirenti. Film, bir otel sahibi olan Aydın’ın (Haluk Bilginer) hayatına odaklanıyor. Aydın, “eski” bir oyuncu, “şimdiki” bir yazar ve “daima” kendini beğenmiş bir entelektüel. Karısı Nihal (Melisa Sözen) ve kız kardeşi Necla (Demet Akbağ) ile birlikte, Kapadokya’nın karlarla kaplı vadilerinde, sanki dünyadan izole bir hayat sürüyorlar. Tabii, bu izolasyon, içlerindeki fırtınaları dindirmiyor.

Not: Kapadokya’ya dair anılarımı merak ediyorsanız, şu yazımda peri bacalarının kendi çekimim olan fotoğraflarını bulabilirsiniz. O günleri hatırlayınca, Kış Uykusu’nun kasveti daha bir anlam kazanıyor.

Kaynak

Karakterler: Hepimizin İçinde Bir Parça Aydın Var

Aydın’ı izlerken, bazen ona öfkelendim, bazen acıdım, bazen de “Ah, keşke şu anda yanında olsam da yüzüne karşı gerçekleri haykırsam” dedim. Haluk Bilginer’in performansı öyle gerçek ki, Aydın’ın kibri ve kırılganlığı arasındaki ince çizgiyi adeta soluyorsunuz. “Ben iyilik yapıyorum, karşılık beklemiyorum” diyen ama her iyiliğinin altında bir üstünlük arzusu yatan bir adam. Sanki etrafındaki herkese, “Bakın, ne kadar bilge ve erdemliyim!” diye haykırıyor… Ama kimse duymuyor.

Karısı Nihal ise, Aydın’ın gölgesinde kalmış bir kadın. Onun yardım projeleri, aslında kendi varoluşunu kanıtlama çabası. Bir sahnede Aydın’a şöyle diyor: “Seninle evlenmek, bir mezara girmek gibiydi.” Bu cümle, filmin kalbinde saklı bir bıçak gibi. İlişkilerdeki o görünmez güç savaşlarını, birbirini öldüren sessizlikleri anlatıyor.

Necla’ya gelince… Demet Akbağ, bu rolde adeta yeniden doğmuş. Ağabeyi Aydın’la olan çatışmaları, “entelektüel” olma takıntısının aslında ne kadar boş bir çaba olduğunu yüzümüze vuruyor. Bir diyalogda şöyle diyor: “İnsanlar aptal oldukları için mutlular. Bizse akıllı olduğumuz için mutsuzuz.” Bu cümle, filmin tüm ruhunu özetliyor sanki.

Kaynak

Kapadokya: Sadece Bir Mekân Değil, Bir Karakter

Kapadokya, bu filmde sadece bir arka plan değil. Karlı dağlar, ıssız vadiler ve taş evler, karakterlerin iç dünyalarının bir yansıması gibi. Özellikle Aydın’ın otelinin penceresinden görünen o sonsuz beyazlık, ruhlarının donmuşluğunu anlatıyor. Bir sahnede, Nihal pencereden dışarı bakarken, Aydın ona “Bu manzara seni hâlâ etkiliyor mu?” diye soruyor. Nihal’in cevabı yok. Çünkü manzara artık bir “manzara” değil, bir hapishane.

Kapadokya’ya gidenler bilir: Orada zaman farklı akar. Kış Uykusu da bu hissi yaşatıyor. Saatler süren diyaloglar, uzun sessizlikler ve karakterlerin birbirine bakışları… Sanki seyirci olarak siz de o soğuk odalarda oturup, şöminedeki ateşin çıtırtısını dinliyorsunuz.

Kaynak

En Çarpıcı Sahne: Aydın ve İsmail’in Yüzleşmesi

Filmin beni en çok etkileyen sahnelerinden biri, Aydın’ın eski dostu İsmail (Nejat İşler) ile karşılaşması. İsmail, borç yüzünden Aydın’a düşman olmuş, içkiye batmış bir adam. İkisinin bir restorandaki diyaloğu, adeta bir psikolojik savaş.

Aydın, İsmail’e yardım etmek istediğini söylüyor ama aslında onu küçümsüyor. İsmail ise patlıyor: “Senin yardımın, bir köpeğe atılan kemik gibi! Ben senin lütfunu istemiyorum!” Bu sahnede, Aydın’ın “iyilik” maskesi düşüyor. İnsanların acizliklerini kullanarak kendi ego sarayını inşa ettiği ortaya çıkıyor.

Bu diyalog bana şunu düşündürdü: Acaba biz de bazen farkında olmadan, başkalarının yaralarını kendi onaylanma ihtiyacımız için mi sömürüyoruz?

Kaynak

Müzik Yerine Sessizlik: Ruhun Çığlığı

Filmde neredeyse hiç müzik yok. Onun yerine, rüzgarın uğultusu, karın hışırtısı ve şöminedeki odunların çatırtısı var. Bu sessizlik, karakterlerin iç seslerini duymamızı sağlıyor. Mesela, Aydın ve Nihal’in yatak odasındaki o uzun tartışma sahnesi… Kelimeler bıçak gibi keskin, ama asıl yaralar sessizlikte açılıyor. Nihal’in gözyaşları, Aydın’ın soğuk bakışları… İzlerken içinizde bir şeylerin kırıldığını hissediyorsunuz.

Neden İzlemelisiniz? Çünkü Bu Film Bir Ayna!

Kış Uykusu, rahatsız edici bir film. Çünkü bize kendimizi gösteriyor. Aydın’ın kibrinde, Nihal’in çaresizliğinde, İsmail’in öfkesinde kendi zaaflarımızı görüyoruz. Belki de bu yüzden bazıları filmi “sıkıcı” buluyor. Ama unutmayın: Gerçek, çoğu zaman rahatsız edicidir.

Eğer izlerseniz, kendinize şu soruları sormaktan kaçamayacaksınız:

  • İyilik yaparken bile bencil miyim?

  • İlişkilerimdeki sessizlikler, bir iletişimsizlik mi yoksa bir güç savaşı mı?

  • Entelektüel olma çabam, aslında kendimi kandırmak mı?

Kaynak

Son Söz: Kış Uykusu’na Uyanmak

Nuri Bilge Ceylan, bu filmle adeta bir psikolog gibi çalışmış. Her karesi, her diyaloğu insan ruhunun labirentlerinde dolaşıyor. Kapadokya’nın o dondurucu güzelliği ise, bu labirentin en mükemmel dekoru.

Eğer izlemeye karar verirseniz, yanınıza sıcak bir içecek ve cesur bir kalp alın. Çünkü Kış Uykusu, sizi kendinizle yüzleşmeye davet ediyor. Belki de uyanmanın tam zamanıdır…

Not: Filmi izledikten sonra bana yazın, tartışalım! Çünkü bu tür filmler, paylaştıkça anlam kazanıyor.

Kendinize dikkat edin, sağlık ve sevgiyle kalın ve lütfen unutmayın ki;

Bu dünyada sizden başka bir tane daha yok.

ailithy.png


All of my content is written in Turkish first and then with the help of translators and dictionaries below translated in English.

https://www.seslisozluk.net
https://www.deepl.com/translator


P.S. If you know English AND Turkish, I do that too... If you see a translation discrepancy that was on purpose. I did think this is as proper as I could do. Because there are many differences between these languages.

Not: Hem Türkçe hem de İngilizce biliyorsanız, ben de biliyorum... Eğer çeviri farklılığı görürseniz bunun bilinçli olduğunu bilin lütfen. Bunu yapabileceğim en uygun şekilde yaptığımı düşünüyorum. Çünkü bu iki dil arasında çok fazla fark var.

Sort:  

This post has been manually curated by @pravesh0 from Indiaunited community. Join us on our Discord Server.

Do you know that you can earn a passive income by delegating to @indiaunited. We share more than 100 % of the curation rewards with the delegators in the form of IUC tokens. HP delegators and IUC token holders also get upto 20% additional vote weight.

Here are some handy links for delegations: 100HP, 250HP, 500HP, 1000HP.

image.png

100% of the rewards from this comment goes to the curator for their manual curation efforts. Please encourage the curator @pravesh0 by upvoting this comment and support the community by voting the posts made by @indiaunited.

Cine Tv Thank You Note.png

Posted using CineTV