Hi guys. Do you enjoy strolling in rainy weather? I used to not like walking in the rain. I had excuses like my hair would get messed up, I'd get a migraine or the contents of my bag would get wet. But when I was exposed to plenty of rain in the last country I visited, I realized that these were all just excuses. 🙂 Walking in the rain is actually pretty amazing. I say don't miss out on nature in that state. The drops on the leaves, the smell of the earth and the soothing and nostalgic atmosphere of the rain's sound are all wonderful. Today I took a break from my usual routine and went for a walk in the rainy weather. Well, you could call mine a bit of a downpour, but it's okay. Wandering through a beautiful park in this weather and visiting a couple of museums felt great.
Merhabalar sevgili dostlar. Yağmurlu havalarda gezmeyi sever misiniz? Ben eskiden yağmurda dolaşmayı çok sevmezdim. Saçlarım bozulacak, migrenim tutacak, çantamın içindekiler ıslanacak gibi bahanelerim vardı. Ama son gittiğim ülkede bolca yağmura maruz kalınca bunların hepsinin sudan bahaneler olduğunu anladım. 🙂 Yağmurda gezmek güzeldir. Doğanın o halini kaçırmayın derim. Yaprakların üzerindeki damlalar, toprağın kokusu, yağmur sesinin huzur verici ve nostaljik atmosferi çok güzeldir. Ben de bugün rutin hayata bir mola verip yağmurlu havada dolaşmaya çıktım. Tabii benimkine biraz da sağanaklı hava denilebilir ama olsun. Bu havada güzel bir parkı alt üst edip ve birkaç müze dolaşmak iyi geldi.
I wasn't alone. Let me introduce you. The companion who accompanied me on this journey is named Honey. I thought it wouldn't be a problem for Honey to accompany me. Today, Honey joined me in exploring the Once Upon a Time Antalya Museum, the modern art gallery, the car museum, an outdoor exhibition and charming libraries at Dokumapark. Honey got a little wet, but by the end of the day, both of us seemed content with our condition.
Yalnız değildim. Tanıştırayım. Bu gezimde bana eşlik eden arkadaşın adı Bal. Benimle birlikte gezmesinde bir sakınca olmayacağını düşündüm. Bal bugün benimle birlikte Dokumapark'taki Bir zamanlar Antalya müzesini, modern sanat galerisini, araba müzesini, açık hava sergisini ve sevimli kütüphaneleri dolaştı. Birazcık ıslandı ama günün sonunda ikimiz de halimizden memnun görünüyorduk.
Dokumapark is a fantastic park located in the Kepez district of Antalya. A few years ago, I visited the toy museum here and shared it with you in my posts. Today, I didn't visit the toy museum but explored other museums and libraries in the park. During the summer months, I used to grab my laptop and come here to escape the heat. Today was the first time I had the chance to stroll around in rainy weather and I can say it was incredibly beautiful. The rain added a nostalgic atmosphere to the beauty of the park.
Dokumapark Antalya'nın Kepez ilçesinde yer alan şahane bir park. Birkaç yıl önceki yazılarımda burada yer alan oyuncak müzesini dolaşmış ve sizlerle paylaşmıştım. Bugün oyuncak müzesine uğramadım ama parktaki diğer müze ve kütüphaneleri ziyaret ettim. Buraya yaz aylarında sıcaktan kaçmak için Laptop kapıp gelirdim hep. Bugün ilk defa yağmurlu havada gezmek kısmet oldu. Ve inanılmaz güzeldi diyebilirim. Yağmur parkın güzelliğine ayrı bir nostaljik hava katmıştı.
The raindrops looked perfect on the oranges and tangerines. During this season, I adore Antalya's citrus fruits the most. The roadside orange and tangerine trees are like nature's decorated pine trees. Even the centuries-old olive trees had a distinct beauty in the rain. The raindrops trickling down the leaves seemed to narrate the life story of these ancient trees.
Yağmur damlaları portakalların ve turunçların üzerine çok yakışmıştı. Bu mevsimde Antalya'nın en çok turunçgillerini seviyorum. Yol kenarlarındaki portakal ve turunç ağaçları adeta doğanın süslediği çam ağaçları. Asırlık zeytin ağaçlarının da yağmur altında ayrı bir güzelliği vardı. Yaprakların üzerinden süzülen yağmur damlaları asırlık ağaçların yaşam öyküsünü anlatır gibiydi.
As I proceeded a bit further, these amazing Antalya houses appeared before me. They were there to add a nostalgic and enchanting atmosphere to the park and I can say I was enchanted. It felt like embarking on a journey deep into history. Later on, at the 'Once Upon a Time Antalya' museum that I visited, I saw exhibitions reflecting the lives of these houses, streets and people.
Azcık ilerleyince karşıma bu güzel Antalya evleri çıktı. Parka nostaljik ve büyülü bir hava katmak için oradalardı ve gerçekten de büyülendim diyebilirim. Tarihin derinliklerine uzanan bir yolculuğa çıkmış kadar oldum. Zaten daha sonra gezdiğim "Bir zamanlar Antalya" müzesinde bu evlerin, sokakların ve insanların yaşamlarını yansıtan sergiler gördüm.
When I reached the children's playground, the rain had intensified considerably. The park's cats, seeking shelter from the rain inside this adorable orange, were incredibly sweet. This park is home to many cats. Along the pathways, there are frequent signs cautioning to watch out for cats and ducks.
Çocuk oyun alanına ulaştığımda yağmur iyice şiddetlenmişti. Bu sevimli portakalın içinde yağmurdan saklanan parkın kedileri çok şekerlerdi. Çok kedisi olan bir park burası. Yol kenarlarında dikkatli olunması için kedi ve ördek işaretlerine sıkça rastlanmakta.
There was a notice on the signs in the park. The owner wrote that they had lost their cat named Sakız and found its leash in this park. They had posted this notice everywhere, fearing that someone might have taken Sakız home. I hope they find Sakız or hopefully, they already have. I was very upset when my dog went missing and searched everywhere, street by street. Thankfully, I eventually found the puppy frightened in the garden of an apartment building. Until I found it, numerous possibilities crossed my mind and I was extremely worried that something had happened to it.
Parktaki levhalarda bir ilan vardı. İlan sahibi kedisi Sakız'ı kaybettiklerini ve tasmasını bu parkta bulduklarını yazıyordu. Birinin alıp eve götürdüğü düşüncesiyle her yere bu ilanı yapıştırmıştı. Umarım bulunur ya da bulunmuştur. Köpeğim kaybolduğunda çok üzülmüş ve sokak sokak her yerde onu aramıştım. Neyse ki sonunda bir apartmanın bahçesinde korkmuş halde bulmuştum yavruyu. Bulana kadar tabii aklımdan bir sürü ihtimal geçmişti ve başına bir şey geldiğinden çok endişelenmiştim.
The next place I encountered was the second-hand book market in the park. It's a favorite spot for book lovers. They sell old and rare books, postcards and even vinyl records. What caught my attention was that most of the book stalls were closed. Due to the rain, there were very few people in the park and the chances of conducting business seemed quite low for them.
Karşıma çıkan sıradaki yer parktaki sahaflar çarşısıydı. Burası kitapseverlerin sevdiği mekan. Eski ve nadir bulunan kitaplar, kartpostallar, hatta plak albümleri bile satılmakta. Dikkatimi çeken şey çoğu sahafın kapalı olmasıydı. Yağmurun etkisiyle parkta pek az insan vardı ve iş yapma ihtimalleri çok düşüktü.
I passed through the street of book vendors and stopped by the science center building. Here, numerous science-related paintings, sculptures and other exhibits are displayed. There were children inside, exploring the exhibition.
Sahaflar sokağından geçip bilim merkezinin binasına uğradım. Burada çok sayıda bilimle ilgili resim, heykel ve diğer şeyler sergileniyor. İçeride sergiyi gezen çocuklar vardı.
It was good to get away from the rain for a bit. It seems there was someone else inside who was thinking like me 🙂
Yağmurdan birazcık uzaklaşmam açısından iyi oldu. Görünüşe göre içeride benim gibi düşünen başka biri daha vardı 🙂
When I arrived at the Clock Tower Square, the rain had intensified considerably. Fortunately there was a beautiful art gallery nearby to visit.
Saatli meydana geldiğimde yağmur iyice şiddetlendi. Neyse ki yakında gezilecek güzel bir sanat galerisi vardı.
I wandered around the beautiful artworks displayed in the gallery for a while with great admiration. They were all stunning. I particularly liked 'Cactus Girl' the most.
Galeride sergilenen güzel eserler arasında bir süre büyük hayranlıkla dolaştım. Hepsi çok güzeldi. En çok bu kaktüslü kız'ı beğendim.
I wanted to write down my thoughts in the guestbook before leaving 🙂
Çıkmadan deftere görüşlerimi yazmak istedim 🙂
When I exited the exhibition, the rain had subsided. Before moving on to other museums, I thought it would be a good idea to grab something to eat. I stopped by the nearby Özdilek Mall for lunch. I got soup and broccoli. I'm not a big fan of eating outside, but I need to eat something during trips. That's why I try to choose as healthy options as possible.
Sergiden çıktığımda yağmur azalmıştı. Diğer müzelere geçmeden önce bir şeyler yemenin iyi fikir olacağını düşündüm ve öğle yemeği için yakındaki Özdilek AVM'ye uğradım. Çorba ve brokoli aldım. Dışarıda yemeği fazla sevmiyorum ama gezilerde bir şeyler yemem gerekiyor. Bu yüzden elimden geldiğince sağlıklı bir şeyler seçmeye dikkat ediyorum.
After the meal, I redirected my route towards the Car Museum. Despite visiting the park numerous times, it was my first encounter with the Car Museum being open. There were some impressive cars on display inside.
Yemekten sonra rotayı Araba müzesine çevirdim. parka çok kez gelmeme rağmen araba müzesinin açık halini ilk kez yakalıyordum. İçeride etkileyici arabalar vardı.
After leaving the Car Museum, the rain had lessened. After observing the ducks in the park for a while, I visited the 'Once Upon a Time Antalya' museum. The museum showcased everything from Antalya's natural beauty to its agriculture.
Araba müzesinden çıktıktan sonra yağmur azalmıştı. Bir süre parktaki ördekleri izledikten sonra Bir zamanlar Antalya müzesini gezdim. Müzede Antalya'nın doğal güzelliklerinden tarımına her şey sergileniyordu.
My favorite sections were the old Antalya house, Antalya dishes and also the Yörük tent.
Favori bölümüm eski Antalya evi, Antalya yemekleri ve bir de yörük çadırı oldu.
After the museum, I took a short tour inside the open-air museum. I've been here many times before, but it has a unique beauty in rainy weather. This is where miniature versions of architectural landmarks from various cities in Turkey are displayed.
Müzeden sonra açık hava müzesinin içinde kısa bir tur attım. Buraya daha önce çok geldim ama yağmurlu havada ayrı bir güzelliği varmış. Burada Türkiye'nin çeşitli illerinde yer alan mimari eserlerin minyatür halleri sergileniyor.
I headed to the café in the playground for a coffee break. While sipping Turkish coffee served in a cardboard cup, I found myself accompanied by other guests besides Honey.
Kahve molası için oyun parkındaki kafeye yöneldim. Karton bardakta servis edilen Türk kahvesini yudumlarken Bal haricinde bana diğer misafirler de eşlik ediyordu.
And the famous black train that inspired songs and folk tunes. There's a lovely children's library here. If you happen to come on the weekend, you can explore the children's library inside the train. It was closed today since it's Wednesday. I could have checked out the small library next to the train.
Ve şarkılara türkülere konu olan meşhur kara tren. Burada çok şirin bir çocuk kütüphanesi var. Eğer hafta sonu gelecek olursanız trenin içindeki çocuk kütüphanesini gezebilirsiniz. Bugün Çarşamba olduğundan kapalıydı. Trenin yanındaki küçük kütüphaneye göz atabilirdim.
This is the Forest Library. These charming houses within the forest had a particularly enchanting feel in the rain.
Burası da Orman kütüphanesi. Ormanın içindeki bu şirin evlerin yağmurda ayrı bir masalsı havası vardı.
It was time to return home. We said our goodbyes to this stunning park and departed with Honey.
Eve dönme vakti gelmişti. Bu güzel parka veda edip Bal'la birlikte oradan ayrıldık.
We picked a handful of myrtle berries from the tree in the apartment garden before heading home. Now that we've got our daily dose of vitamins, all is well. Goodbye for now. Until our next rainy adventure, take care!
Apartmanın bahçesindeki mersin ağacından bir avuç mersin toplayıp eve çıktık. Günlük vitaminimizi de aldığımıza göre her şey yolunda demektir. Hoşça kalın. Sonraki yağmurlu maceralarda görüşmek üzere.