Herkese selamlarr. 🙋♀️
Nasılsınız, umarım sağlığınız ve keyfiniz yerindedir. Ben bu aralar biraz hâlsizim ama akşamları daha iyi hissediyorum kendimi. Galiba çay içmek iyi geliyor. Normal zamanlarda bu kadar aramıyorum, olsa da olur olmasa da kafasındayım ama Ramazan ile birlikte hemen hemen her akşam demlemeye çalışıyorum. Sizde durumlar nasıl? ☕️🍪
Ocak ayında, bir önceki ayın okuduğum kitaplarını paylaşırken @princeofbeyhive böyle güzel bir yorum yapmıştı. Benim de içimden tekrardan okumak geçiyordu, söylediği sözleri görünce sevindim. Güzel bir tesadüftü. Teşekkür ediyorum ona tekrardan. 🌸
Agatha Christie'nin Doğu Ekspresinde Cinayet'i ile liseye giderken tanışmıştım. Daha önce de bahsetmiş olmalıyım, okul çıkışlarında sahafa uğrar ve kendi harçlıklarımla alabildiğim kadar Christie kitabı toplardım. Eski ve yıpranmış olmalarını dert etmiyordum o yıllarda. Onlara ne kadar kişi dokunduysa ve ilk sayfasına yazdıkları tarihi gördükçe o denli sevinç duyuyordum. Bu yüzden 60'lı, 70'li yıllara ait kitaplarım var.
Buradaki nispeten yeniydi, heyecanla okumuştum fakat tertemiz baskılarını da edinme isteğime engel olamadı. Zaten sayfa sayılarındaki farkı da sonradan anladım. Yeniler tam metin olarak basılırken eskiler kısaltılmış oluyordu. Mesela soldaki 171 sayfayken sağdaki 255 sayfa.
Konusuna spoiler vermeden değinmek gerekirse; İstanbul'dan Londra'ya doğru hareket eden Doğu Ekspresi'nde bir cinayet işlenir. Tesadüfen orada yolculuk yapan dedektifimiz de bu olaya ve tren şefinin ısrarlarına kayıtsız kalamaz. Soruşturmayı ele alır.
Doğu Ekspresi ağır ağır ilerlemektedir. Yılın bu soğuk ve karlı zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Üç gün sürecek olan Avrupa yolculuğunun ikinci gününde, Yugoslavya'dan geçerken şiddetli bir kar fırtınası ve tipiye yakalanırlar. Gece yarısından sonra ise rayları kapatan kar yığınlarına saplanıp kalır tren. Cinayet sabahleyin öğrenilir. Kompartımanın kapısı hem kilitli hem de sürgülüdür.
Fakat cam sonuna kadar açık bırakılmıştır. 🚂 🕰❄️
Tüm yolcular panik hâlindedir. Hem böyle bir olayla suçlandıkları için hem de varacakları yerlere geç kalacakları için huzursuzlanırlar. Ama içlerinden biri veya birileri katildir. Belki de tren durduğunda katil hızla uzaklaşmıştır? İşte bu düğümü çözmek tecrübeli dedektifimiz Hercule Poirot'ya kalmıştır. Onun gri hücrelerini nasıl çalıştırdığını ve bu olayı çözüme nasıl kavuşturduğunu öğrenmek istiyorsanız kitabı okumalısınız. Kesinlikle tavsiye ederim. 🤗
Hercule Poirot, olayın detaylarını incelemeye başlar. Ancak kimi yolcular cinayetin izlerini yok edebilmek için dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar. Poirot, kehanet sayılabilecek bir saptamayla cinayeti bir değil iki şekilde çözümlemeyi başarır.
(Arka Kapak'tan)
Tren güzergahının Türkiye sınırlarında ilerlemesi harika. Poirot, bu trene binmeden az önce İstanbul Tokatlıyan Oteli'nde kendisine banyolu bir oda ayırtıyordu. Fakat yerleşmeye fırsat bulamadan aldığı bir telgrafla, Londra'da gizli göreve davet edilir. Bu sayede de gizemli cinayetle ilgilenme fırsatı buluyor.
Filmde tren Halep'ten itibaren bizim topraklarımızda ilerliyor. Şehirlerimizin ve köprülerimizin isimlerini duymak mutluluk vericiydi. Çünkü bu en ünlü kitaplarından biriydi ve milyonlarca okura ve filmi sayesinde de izleyiciye ulaşıyordu. 📚
"Bu kadar yalan çok fazla." diye homurdanan Mösyö Bouc sitemle ekledi: "Ama sanırım bu sizi eğlendiriyor."
Poirot, "Bunun şu yararı var." dedi. "Eğer size yalan söylemiş olan birinin yüzüne gerçeği çarparsanız, çoğunlukla hemen gerçeği açıklar, tabii büyük ölçüde şaşkınlıktan. Ancak bu tepkiyi görmek için yaptığınız tahminin doğru olması gerekir."
Sırasıyla her bir yolcunun üzerinde durdum, söylediklerini düşündüm ve kendi kendime, "Ya bu kişi yalan söylüyorsa?" diye sordum. "Söylediklerinin ne kadarı yalan ve yalan söylemesinin nedeni ne?" (sf 223)
Trende dedektifimize, zengin bir adamdan iş teklifi geliyor. Kendisini koruması için yüklü bir para vaat ediyordu. Kabul edilmesine kesin gözüyle bakan adam, aldığı olumsuz yanıt karşısında şaşırıp "Miktarını siz belirleyin." diyerek açık çek veriyordu.
Bu durumda kalıp da o teklifi ve parayı kabul etmeyecek insan çok azdır, belki de hiç yoktur. Fakat Poirot şu sözlerle teklifi reddeder:
Seçtiğim meslekte şansım bana çok yardımcı oldu. Tüm ihtiyaçlarımı ve zevklerimi karşılayacak kadar para kazandım. Şu an için yalnızca ilgimi çeken işleri kabul ediyorum. (sf 36)
Bu sözlerin altını çizmiştim. Okuduktan sonra arkadaşımla bunun muhabbetini kahve eşliğinde yaptık. Sizlerle de paylaşmak istedim. İnsanlar maaşlarıyla gündelik ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kişisel zevklerine belli bir bütçe ayırabiliyorlar mı sizce?
Bunun ucu açık. İsterse gezme, farklı yerlerde yemek yeme, etkinliklere ve çeşitli spor faaliyetlerine katılma, hobileriyle ilgilenme, koleksiyon yapabilme, sırf sevdiği için bir şeyleri satın alabilme veya yardım edebilme gibi şeylere para ayırabiliyorlar mı? Her devrin ekonomik durumu farklıdır, istekler ve hayaller de öyle. Ama şu kısacık dünyada eğer kendimiz için kendi zevkimiz için bir şeyler yapamıyorsak bu büyük bir eksiklik. Hem ruhen hem de bedenen. Umarım herkes için daha iyi bir hayat olur ve tüm hayallerimizi gerçekleştirebiliriz.. ✨️🎇
Üzerinden biraz zaman geçince Agatha Christie kitaplarını unutuyorum. Sadece bu seriye özgü olarak mutlu oluyorum bu durumdan. Neden mi? Çünkü tekrar aynı merakla okuyabiliyorum. Bir yerlerden tanıdık geliyor bazıları ama genelinde olayı ve kişileri unutmuş olduğum için tekrar o hazzı alabiliyorum. Fakat 1934 tarihinde yazılan Doğu Ekspresinde Cinayet'i unutmam mümkün değil. Diğerlerinden farklı mekânı ve değişik işlenen cinayet planı var çünkü. Ama bu yine de onu tekrar tekrar okumama engel olamaz. Belki bir gün yeniden.. 🙆♀️
Daha sonra 2017'de çekilen aynı isimli filmini de izledim. Kitaptaki hayal ettiğim Poirot'ya pek benzemese de Harry Potter'daki profesörü görmek de kötü değildi. İlk başta tanıyamadığımı da itiraf etmeliyim. Bıyıkları yüzündendi galiba, o meşhur bıyıklar.. 'Nerede oynuyordu bu oyuncu?' diye beynimi gereksiz yere meşgul etsem de sonradan fark ettim. Yine de kitaptakinin aksine, Kenneth Branagh gibi yakışıklı bir oyuncuyu tercih etmeleri güzeldi. :D
Johnny Depp'in Karayip Korsanları'ndaki o sevimli hâllerinden eser yoktu ama uymuştu bu role. Judi Dench, Michelle Pfeiffer, Willem Dafoe ve Penelope Cruz diğer ünlü oyunculardandı. Başroldekilerden biri olan treni de anmadan geçmek olmaz. Atmosferi harikaydı. Karlar içinde, dumanı üstünde tüterek ilerleyen bir tren görmek her zaman iyi hissettirir zaten. 🚞
Yıllardır Ankara-Kars arasındaki Doğu Ekspresi'nde yataklı vagonda yolculuk etmek istiyorum. Tam oldu derken pandemi nedeniyle iptal olmuştu. O günden beri tekrar bir girişimim olmadı ama artık istiyorum. Umarım bir gün o seyahati gerçekleştirebilirim.
Son olarak çizgi romanını görünce kaçırmadığımı tahmin edersiniz. Geçen sene almama rağmen ilk defa okuyordum 64 sayfadan oluşan bu çizgi romanı. Arka kapak yazısında çok önemli bir sırrı deşifre etmişler. Cinayet sebebini ağızlarından kaçırmışlar adeta. O yüzden okumayın asla.
Genel olarak çizimlerini beğendiğimi söyleyebilirim. Kitaptaki tasvirlere uygundu. Olayı net olarak anlatıyordu. Uyarlayan Benjamin Von Eckartsberg ve çizer Chaiko hayli başarılıydı. Tabii kitabı okuduğum için tüm detayları biliyordum ve anlamam zor olmadı. Normal olarak da bu çizgi romanı kitabın aslını okumadan, okuyacağını sanmıyorum kimsenin. Kokusu da çok güzeldi, neredeyse hiçbir sayfasını koklamadan geçemiyordum. 🙆♀️
Umarım ilginizi çekmiştir. Kitabını okur veya filmini bir gün izlerseniz bana da haber vermeyi unutmayın. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. 💐