Herkese merhaba. 🙋♀️
Herkes dediğime bakmayın birkaç kişiden bahsediyorum aslında. O kadar azaldı ki burada var olmaya devam eden ve hâlâ anlatacak bir şeyleri olanlar. Bazen düşünüyorum da bu çok üzücü. Neyse. Umarım güzel olur her şey bir gün. 🌸
Şu an gün ortasında olmamıza rağmen hava o kadar karanlık ki. Bir anda bastıran sıcaklardan yanıp kavrulmak üzereyken üç gündür yağan sağanak yağmur, içimizi bir nebze olsun ferahlattı. Şimşekler, gök gürültüleri ve düşen yıldırımların sesi biraz ürkütücü olsa da verdiği serinlik.. Paha biçilemez.
Bayramda da bu şekilde olur umarım. Ankara dışında, özellikle güneydeki şehirlerimizde hava sıcaklığı çok yüksek olduğundan oralarda yaşayan insanların da ferahlamasını isterdim.
"İzliyoruz Etkinliği" ile geldim yine. Aslında 'Ne İzledim?' de denilebilir buna. Geçenlerde bir yazımda üstü kapalı anmıştım bu diziyi. Beni bayağı sarsmıştı ve anlatabilir miydim emin değildim. Şimdi zamanı geldi galiba.
7 bölümlük bu İskoç mini dizisinin adı Baby Reindeer. Yayınlandığı zaman anasayfamda görüyordum, Twitter'da veya diğer sosyal medyalarda da karşıma çıkıyordu. Esasında bu kadar göze sokulan şeyleri dinlemek, okumak ve izlemek içimden gelmiyor. Biraz suların durulmasını bekliyorum yoksa beklentim çok yüksek oluyor ve genelde hayal kırıklığına uğruyorum. Ama hikâyede adı geçen Martha'nın, canlı yayındaki bir programa katılması ve dizide anlatılanları inkar ederek yapımı suçlaması ilgimi çekti. Netflix'i ve emeği geçenleri dava edeceğinden bahsediyordu. Her şeyin yalan ve asıl mağdurun kendisi olduğunu söylemişti. Aslında biraz da kimliğini deşifre etmişti.
Diziden sonra birçok insanın onu sosyal medyada ve gerçek hayatta taciz ettiğine dair şeyler de görünce merak ettim. Detaylarını diziyi seyrettikten sonra okudum. Bu çok üzücü aslında. :(
Sonuç olarak yayından kalkmadan izlemek ve kendim görmek istiyordum.
Hakkında pek bir şey bilmeden, dolayısıyla hiçbir beklentim olmadan izlemeye başladım. Sürükleyici, sarsıcı, üzücü ve rahatsız edici bir gerilimle karşılacağımı tahmin etmiyordum. Bu yıl izlediğim ve muhtemelen de izleyeceğim en iyi Netflix dizisi olabilir.
İlk bölümü şu notla başlıyordu: Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır.
Nelerle karşılaşağız acaba diye başladım ve ikinci bölüme nasıl geçtik anlamadım bile. Konusundan kısaca bahsetmem gerekirse; Donny adlı komik olmayan komedyenin yirmili yaşlarında başından geçen olayları anlatıyor. Martha isimli bir stalker tarafından takip edilmesi geniş bir kısmını kapsıyor ayrıca içinde taciz ve tecavüz sahneleri de var..
İlk bölüm bittiğinde Donny karakterini canlandıran Richard Gadd ne iyi oynamış, muhteşemdi diye övgü cümleleri döküldü ağzımızdan. Sanki gerçekmiş gibi yaşıyordu diye geçiriyordum içimden. Beni şaşırtan neydi biliyor musunuz? Yeni bölüme geçmeden internetten bu oyuncuyu arattığımda öğrendim ki meğerse kendini oynuyormuş. Donny oymuş. 👀
Aynı isimli otobiyografik tek kişilik gösterisinin uyarlaması olan dizinin yaratıcısı ve başrol oyuncusuymuş. 🙊
Bunu öğrendikten sonra asla ilk bölümdeki gibi göremedim onu. Yaşadığı her olayda, her diyalogda ve üzücü olan her sahnede onun için daha çok üzüldüm. :(
Yara bandı gibiyim çünkü kapanmayan yaramın kokusunu alıyorlar benim.
Bir kafede barmenlik yaptığı sırada içeri bir kadın girer ve içecek ister. O sırada adının Martha olduğunu ve avukatlık yaptığını söyler. Fakat cüzdanını unuttuğu için mahcup olmuştur ve ağlamaya başlar. Donny ona gülümser ve ücretsiz ikram eder.
O saatten sonra Martha'nın güdümüne girmiştir artık. Her gün gelir aynı sandalyeye oturur, içeceğini ister ve dükkan kapanana kadar konuşur, sohbet eder. Tek kuruş ödemez. Donny bu duruma önce anlam veremese de sonrasında memnuniyet duymaya başlar. Yabancı biriyle konuşmak, dertleşmek iyi gelir ona da. Bir de iltifat duymak hoşuna gitmiştir. Ona Baby Reindeer adını takar, küçükken tıpkı ona benzeyen ren geyiği oyuncağı vardır çünkü Martha'nın.
Fakat sonrasında mail adresine her gün yüzlerce e-posta atması, sürekli onu takip etmesi darlamaya başlar. Komedi gösterisi yaptığı mekâna gelip de izleyiciler arasına karıştığı gün işler değişir. Çünkü kimseyi güldüremezken Martha'nın katkısı ve sözleri sayesinde insanların dikkatini ve ilgisini çeker.
Martha'yı canlandıran Jessica Gunning harika bir oyuncu. Öyle güzel uymuş ki role, büyülenmemek elde değil. Hele sonlara doğru, otobüs durağında beklediği sahneler çok etkileyiciydi. Konuşması, sohbeti, gülmesi hatta kahkahaları çok hoştu.
Fakat bir yandan da iç parçalayıcı ve yaralayıcı. Yaşadıkları, hayatın onu getirdiği yer ve bir dizide ondan bu şekilde bahsedilmesi çok acı. Gerçekten avukat olmasına reğmen düştüğü duruma anlam veremiyordunuz..
Ekrandan çıkıp ona sarılmak istedim. Çok yalnız bir kadındı. Her ne olursa olsun, sonuçta izlediklerimiz karşı tarafın, bir erkeğin anlattıklarıydı, ben yine de onun tarafındayım. Bazı şeylerin abartıldığını hatta kullanıldığını düşünüyorum. Onu bu duruma düşüren sebepler keşke hiç olmasaymış ve umarım daha iyi bir hayat yaşayabilir bundan sonra.
Donny ise dönüp dolaşıp yine aynı noktaya geliyor. Dizinin ilk bölümündeki Martha'nın olduğu yere.
Kısacası yedi bölüm boyunca devam eder bu ilişki. Şöhret olma peşinde koşan ve bu uğurda birçok şeyi feda etmek zorunda kalan bir gencin başından geçenler, ona tanınırlık getiren olayları anlattığı bölüm, kendine öz eleştiri yaptığı sahneler ve bolca Martha vardır. Onun kahkahalarını özledim, umarım bundan sonra hep güler.
Buradan sonra bazı spoiler ve dedikodular var. Dinlemek isterseniz devam edebilirsiniz. :)
Gerçek Martha olduğunu söyleyen Fiona Harvey, gazeteci Piers Morgan ile röportaj yapmış. Kaynak
Yukarıda belirttiğim gibi bazı olayların yalan olduğunu ve asıl mağdurun kendisi olduğunu söylemiş. İddia edildiği gibi 41 binden fazla e-posta atmadığını, yalnızca birkaç mesaj ve mektup gönderdiğini söylemiş. Söylendiği gibi 9 ay hapis cezası da almamış. Bunları ispatlar umarım.
Gazeteci, bu açıklamalarından sonra ona "Ya masumsun ya da harika bir yalancısın." demiş. Siz hangi taraftasınız? 🤷♀️
Dizide ise bambaşkaydı. Üç yıl boyunca sürekli mail gönderen ve birçok gülümseten yazım yanlışı yapan Martha, en sonunda cep telefonunu öğrenince mesajların yanı sıra ses kayıtları atıyordu. Hatta Donny, süresi 350 saati bulan bu kayıtları arşivleyip konu konu dosyalıyordu. 'İhtiyaç anında camı kırınız' minvalinde bir doz aldığı ve kendini iyi hissettiği zamanlar oluyordu.
Martha'nın durumu gittikçe kötüleşiyor ve zarar vermeye başlıyor. Hem kendine hem de etrafına. Donny ve sevgililerine, iş yerine ve hatta ailesine de.
Bunları okurken Donny, neden polise şikâyet etmedi, diye düşünebilirsiniz. Dediğim gibi ilk başlarda hoşuna gidiyordu bu durum. Onu kahve içmeye davet etmesi, evine kadar eşlik etmesi, kaldığı evi merak edip takip etmesi ve kadının onunla ilgili kurduğu hayallere müsamaha göstermesi teşvik ediyordu bir nevi. Durumu daha da kötüleştirmekten öteye gitmiyordu yaptıkları.
Aslında en önemli sebebi bence Martha ona kendi acizliğini unutturuyordu. Değersizlik hissi, onun iltifatları sayesinde azalıyordu belki de. Eğer size zarar veren bir kişiden, şeyden, düşünceden kopamıyorsanız burada sizi ona bağlayan bir durum mutlaka vardır. Donny, "benim buradaki kazancım nedir ki bunu bitiremiyorum" diye sorsaydı, daha çabuk farkına varabilir ve bunca şey yaşanmamış olurdu.
Belki de kendisinden daha aciz, daha ezik görünen ve özgüven yoksunu birini bulduğunu sanmıştı. Ona acıyıp merhamet ettiği için izin vermişti başlarda. Sonunun buralara varacağını beklemiyordu o da.
Bir insanın takıntısı haline gelmek korkutucu bir şey ve kurtulmak da öyle kolay değil.
Martha'nın, dizinin başlarında Donny’ye sorduğu "Birileri sana zarar verdi değil mi?" sorusunun cevabını öğrendiğimiz dördüncü bölüm ve sonrasındaki altıncı bölüm çok çok ağırdı. Nasıl izledim bilmiyorum. Bittiğinde derin derin nefesler aldım. 🙇♀️
Bir senaristin onu kullanması ve ona zarar vermesine rağmen kendisini tekrar tekrar onun kapısında bulması inanılmayacak bir durumdu. Hatta kendisi de dış ses olarak bunu dile getiriyordu. "Oradan gittiğimi ve asla geri dönmediğimi söylemek isterdim ama olmadı." demesi, kendini gizlemeden seyircinin önüne atması.. Zor olsa gerek..
Sadece saf bir kurban rolü oynayıp geçebilirdi ama yapmamış, hatalarını da acizliklerini de göstermiş.
Bir gün stand-up gösterisi sırasında bu anısını anlatıyor. Dinleyicilerden birinin o anları videoya çekip paylaşması sayesinde ünlü oluyor. İlk baştan beri hep koştuğu, onun uğruna ne fedakarlıklar ettiği, şöhretin kapısının; verdiği tavizlerden ve yaşadığı yıkımdan bahsettiği anıların olması da çok garip değil mi?
Babasının da benzer bir olayla karşılaştığını ima ettiği sahne de çok duygusaldı, gözyaşlarımı tutamadım. Her şeye rağmen evlatlarının yanında olmaları ne güzel.
Baby Reindeer'ın Martha için önemini ifade ettiği kısımlarda üzülüyorsunuz yeniden. Küçükken ailesinin kavga ettiği zamanlarda o oyuncağına sarılıp huzur bulduğunu anlatıyor. Annesi, babası değil de küçük bir ren geyiğin ona teselli vermiş olması ne acı. Seneler sonra yine öyle bir boşluk anında yeni ren geyiğini arıyor. İçtenlikle tebessüm eden Donny'yi karşısında görünce de onu bu çok özel yere koyuyor. Ve vazgeçmek de imkansız oluyor..
Daha fazla şey söylenebilirdi ama bu kadarı yeterli. Sayfamda anı olarak kalsın istedim bu hikâye. Burada okuyacak kimse olmasa da arada girip okuyacağım kesinlikle. Martha'ya hayalimde sarılacağım. 💕