Selamlar. 🙋♀️
Görüşmeyeli uzun zaman oldu yine, umarım herkes iyidir, keyfi ve sağlığı yerindedir. Ben de iyiyim. ☕️
Son yazımın üstünden bu kadar fazla gün geçmiş olması beni yine şaşırttı. Fakat havaların serinlemesiyle bunu da aşacağımı düşünüyorum.
Gezdiğim, gördüğüm yerleri bahsetmek de istiyorum ama yazmayı sürekli erteliyorum nedensizce. Aslında zevkli gibi görünüyor ama paylaşma cesaretini kendimde bulamıyorum. Bir yerlerden başlamam lazım, en iyisi en eskilerden günümüze doğru ilerleyip ufak ufak anlatmak. Evet bunu yapmalıyım. 🥲
Şimdi ise iki gün önce okuyup bitirdiğim çizgi romandan bahsetmek ve güvenli alanımda kalmak istiyorum. Daha önce burada anlattığım eserin ikincisi, yani bir devam kitabı Çaylak Cadı ve Açgözlü Karanlık. Yazarı ve o çok güzel illüstrasyonların sahibi Emma Steinkeller. Bu, çok ciltli bir seriye dönüşecek mi bilmiyorum ama olmasını isterdim. Kütüphânemdeki bir rafı ona tahsis edebilirim.
Ben de bol keseden sallıyorum galiba, "Hangi rafı kime veriyorsun?" dediklerini duyar gibiyim karşımda şıkışık tepişik duran kitaplarımın. 🙊
Geçenlerde onlarla ilgilendim uzunca bir süre. Yeni alınıp da bir köşede temizlenmeyi bekleyenleri bir bir erittim. Yerlerine yerleştirmeye, daha doğrusu yer bulmaya çabaladım. Sonunda saklı bir köşesi olan koridoruma da raflar yaptırmaya karar verdim. Daha eyleme geçmedim ama buna ihtiyacım olduğunu anladım. Mental olarak daha iyi hissedeceğim en azından.
Her ay az da olsa düzenli kitap alışverişi yapan biriyseniz eğer hiçbir kitaplığın size yeterli gelmeyeceğini anlıyorsunuz bir zaman sonra. Alımlarımı azaltacağım demiştim son yazılarımdan birinde. Kasım ayına kadar almayacağımı, hatta Amazon prime hesabımı kapattığımı da. Sayfaya bakmayacağımı da söylemiştim ama bu sözümü tutamadım. Arada baktım ve bir de ne göreyim? Yine iyi bir kampanya yapmış hain domdomlar. 😐
Kendimle mücadele etmedim desem yalan olur. Hatta hızlıca sepet bile oluşturdum ama yapamadım. Ben bile kendime inanamıyorum, o yüzden buraya yani dijital günlüğüme anlatarak kayıt altına almalıydım bunu. Herhangi bir şeye bağımlılığı olan biri anlayabilir beni yalnızca. Onun dışında okuyan birine saçma ve gülünç gelebilir yazdıklarım. Ama öyle değil işte. 🥲
Tamam yeter bu kadar iç dökmelerim. Sizi bu sıkıcı muhabbetten kurtarıp eğlenceli olan konuya dönelim.
Moth Hush, yeni keşfettiği güçlerine yavaş yavaş alışıyordu ama okuldaki zorbalarla başı dertteydi. En iyi arkadaşı Charlie bile onunla sürekli alay edilmesinin nasıl bir şey olduğunu tam olarak anlamıyordu. Üstüne bir de annesi okuldaki en şapşal öğretmenle görüşmeye başlayınca işler daha da kötüleşmişti.
Madem Moth bir cadıydı, büyüyle kendini öz güvenli, havalı ve son derece popüler yapabilmeliydi. Büyükannesinin eşyaları arasında bulduğu gizemli tılsım belki de tüm sorularının cevabı olacaktı.
Sonuçta ne ters gidebilirdi ki?
(Arka Kapak)
İlk kitapta cadı olduğunu öğrenen ve yavaş yavaş bu duruma alışmaya çalışırken sıkı bir maceraya atılan Moth ve annesinin hikâyesini öğrenmiştik. Çok uzun zaman geçmediği için olanları genel çerçevede hatırlıyordum ama unutanlar için ilk dört sayfada olayların özetlenmesini bayağı yararlı buldum.
Kurucunun Kayalığı'nda değişen hiçbir şey olmamıştı. Cadı olduğunu herkesten gizlemesi gerekiyordu çünkü. Sadece arkadaşı Charlie biliyordu sırrını. Okuldaki günleri yine aynı sıkıcılıkta geçiyordu onun. Çekingen ve pasif bir karakteri vardı. Okuldaki arkadaşlarının zorbalıklarına üzülüp durmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu.
Annesinden yeni büyüler kapmaya çalışsa da derdine çare olmuyordu. Çünkü basit şeyler yapabiliyordu henüz. Bir böceği küçültüp gözlerden gizlemek gibi mesela. O ise daha büyüklerini öğrenmeye can atıyordu.
İnanmazsın ama basit büyüler beklenmedik derecede güçlü olabilirler. Mesele neye sahip olduğun değil, sahip olduklarını nasıl kullandığın. (sf 21)
Akran zorbalığı aslında tahmin edilenden daha yaygın ve büyük bir sorun. Arkadaşlarının zayıf noktalarını iyi tespit edip onun üzerine giden zalimler var ne yazık ki. Çocukların küçük birer insan olduklarını çoğu zaman unuturuz. Her şeyi yapabileceklerini de.
Küçükken arkadaşlarımla birkaç blok ötede oynuyorduk. Zemin katın penceresinden oynayanları izleyen bir erkek çocuğu dikkatimi çekmişti. Bizim apartmanda olmadığı için tanımıyordum onu, yakın arkadaşlarım da tanımıyordu ama hasretle bakması ilgimizi çekmişti. Yanına yaklaştık. O sırada yüzünde, kaşının üstünde derin bir yara dikkatimi çekmişti, simsiyah ipliklerle dikiş atılmıştı. Annesi bizi görünce gülümsedi ve bize, oradaki on kadar çocuğa bakarak şöyle dedi: "Oğluma bazı çocuklar 'canavar' diyor, o çok üzülüyor. Siz söylemeyin olur mu?"
O an çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Aramızdan kimse onu tanımıyordu, ismini bilmiyordu. Bazılarının onu bu şekilde derinden incitmiş olmaları ne üzücü. Çocuk aklımla bunun mümkün olabileceğini anlayamamıştım. Etrafımda veya sınıfımızda böyle bir zorbalık görmemiştim çünkü. Büyüdükçe bu duyguyu anlayacaktım..
Kitaptaki kahramanımıza da okul arkadaşları tatsız şakalar ve iğnelemeler yapar, onunla dalga geçer. Hatta sosyal medyaya malzeme çıkarırlar. Onların hiçbirine hak ettikleri cevapları veremez, öz güvensizdir. Moth, cesaretli kişilerden olmak ister ve bunun ilacını da büyüde bulur.
Olduğun kişiyi büyüyle değiştirmek mi istiyorsun cidden? Iıhh olmaz. Tanıdığım en harika insanı böyle hırpalayamazsın. Ayrıca insanları değiştiren büyüler tehlikelidir. Bunu aklından bile geçirmemelisin. (sf 45)
Böyle sözler söyleyerek onu sarıp sarmalayan annesini bile dinlemez ve kendine uygun büyü arayışına girer. Birkaç gün sonra büyükannesi Sarah adına düzenlenen Cadılık Kutlaması'na davet edilir. Usta büyücülerin onuruna düzenlenen bu seremonide istediği fırsat ayağına gelmiştir. Sergilenen kişisel eşyalar arasında Nyklum adı verilen tılsımlı kolyeyi görür.
Bu kolyenin, taşıyıcısını daha cesur, öz güvenli, kısacası olmak istediği gibi birine dönüştürdüğünü anlayınca gizlice alır. Kullanmak çok basittir, özenilen kişiye ait olan herhangi bir şeyi kolyenin büyüsüne teslim etmen yeterlidir.
Hikâye tam da bu noktada başlıyordu işte. Moth bu sihri denedikçe değişir, hayalindeki kişiye dönüşürken okulda da popüler olmaya başlar ama dönüştüğü kişi kendisi midir? Yoksa açgözlü karanlığa mı karışmaktadır. Bunu bilmek ve şahit olmak istiyorsanız 255 sayfadan oluşan bu maceraya bir göz atmalısınız. ☕️
Bazı sahneler, yakın zamanda okuduğum ve filmini de izledikten sonra size bahsedeceğim Stephen King'in Göz kitabına benziyordu. Evrenleri kesişen hikâyeleri fark etmeye bayılıyorum. Birbirleriyle ilişkilendirmek çok hoşuma gidiyor. Hepsini bilebilmek isterdim. 🙆♀️
Hepimiz bazen Moth gibi bazı şeyleri değiştirmek isteyebiliriz. Uzaktan gördüğümüz insanlara benzemek, onlar gibi olmak isteyebiliriz. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Kendini sevmek, güzel özelliklerini fark edebilmek, kabullenmek, sahip olduklarınla mutlu olmak; sahici olmayan nice sahtelikten evladır.
Ayrıca gerçek hayattaki sorunları çözmek için büyüden çok daha fazlası gerekir.
Okuyan arkadaşlarıma teşekkür ederim, yeni kitaplarda buluşmak üzere. 💐