Herkese merhaba. 🙋♀️
Yağmurlu, bol fırtınalı ve soğuk bir Ankara'dan selamlar. Şimşekler kararan havayı aydınlatırken, yakınlara düşen yıldırımların sesleri de biraz ürkütücü oluyor hâliyle.
Anında karardı her yer. Böyle havaları sevenlerimiz vardır mutlaka, ben de severim bazen. Belki de sandığımdan daha çok.
O anlarda değişik bir psikolojiye bürünüyor insan. Evdeysem şanslı sayıyorum kendimi. Ertelediğim korku filmlerini izleme, çay-kahve demleme ve tüm perdeleri açıp dışarıyı gözlemlemek ilk akla gelenlerden oluyor genelde. Kitap okumak da güzel ama odaklanma sorunu yaşanabiliyor bazen.
Son günlerde, eski motivemi geri kazanmaya çalışıyorum. İşleyen bir fabrika gibiydi sanki ama bir şeyler ters gidince dişliler bozuldu ve çarkı döndürmek zorlaştı benim için. Burada okuduklarımı paylaşmak da bana iyi geliyordu, onu da bırakınca eski tadı bulamadım. Umarım yeniden düzelir bir şeyler.
Okuma konusunda bazı sorunlar yaşamış olsam da kütüphânemi geliştirme konusunda bayağı iyiydim diyebilirim. Özellikle Amazon'un bahar fırsatlarında işin ucunu epey kaçırmışım. Dönüp de sipariş özetlerime bakınca dank etti. Pişman oldum ilk defa. 🙇♀️
Nasıl bir ruh hâlindeymişim, resmen delilik bu diye üzüldüm. Bugüne kadar ertelediğim ne kadar seri, çizgi roman, manga, koleksiyonluk şey varsa atmışım sepete yarınlar yokmuşcasına. 🤷♀️
Özeleştiri yapıyorum kendime kitap satın alma konusunda ilk defa. Bugüne dek hiçbir sorun görmezken ilk kez gözüme batmaya başlayan bu olayın benzerini umarım bir daha yaşamam. Şu satırları yazarken dün gece yeni bir sipariş verdiğimi düşünmemeye çalışıyorum. 🤦♀️
Buradaki günlüğüme de yazıyorum ki daha sonra okuduğumda beni frenlemiş olsun biraz. İnsan bazı şeyleri yaşarken fark edemiyor, olayın ve mekânın dışından bakması gerekebiliyor. Bir başkasının sözleri de kimi zaman etkisiz elemanlıktan öteye geçemezken kendi cümleleri ve kendi yargılamaları balyoz etkisi gösterebiliyor.
Ama bunca şeyin içinde beni çok mutlu eden bir anıyı da paylaşmadan geçmek istemiyorum. Günlüğümün bu sayfasında kendimi dövdükten sonra sevgi dolu bir sarılma etkisi göstereceğini düşünüyorum.🫶🏻
Şubat ayından beri beklettiğim hediyemi verdiğim anda yaşadığım mutluluk her şeye bedeldi. Kuzenimin oğlundan daha önce bahsetmiştim size. Hani peçete koleksiyonu yapan ve bana onları özenle gösteren minik. Sırf onun koleksiyonu genişlesin diye marketlerde desenli peçete kovalayan ben, Jules Verne sevgisini ona aşıladıktan sonra bu kez de çok sevdiği Harry Potter kitap setini aldım. Güzel bir notla birlikte paketledim ve geçtiğimiz bayramda ona hediye ettim. 🙆♀️
Yüzündeki sevinci görmek, kitapları kucağında gezdirmesi çok güzeldi. Kendimde bile kutulu seti yokken -eskiden ciltleri set olarak değil de tek tek almıştım- onun kitaplığında bulunacak olmasını düşününce, tekrardan mutlu oluyorum.
Bunu da sizinle paylaşmak istedim, belki etrafınızda kitap hediye edilmesinden hoşlanan çocuklar vardır, onların sevinmesine vesile olmak harika bir duygu. Umarım böyle anılar çoğalır. ✨️
Yürüyüş yapmayı da aksattım. Sevgili Damla olsaydı bırakmazdım galiba. Ama onun hatrına yeniden başlamayı, çektiğim fotoğrafları çekinmeden paylaşmayı istiyorum. Birçok şeyde onun anısı var ve özledim..
Doğanın uyandığı, toprağın yeşile büründüğü, çiçeklendiği ve çiçeklerini döküp meyveye durduğu anları kaçırmak istemiyorum. Manzaramı kaplayan dağın yamaçlarında keşfettiğim mağaramsı yapıyı görmek, nefes almak istiyorum. Kuşların ötüşlerine eşlik etmek ve ruhumu dinlendirmek de hoş olurdu. Galerimde duran yüzlerce fotoğrafın hikâyesini zihnimde kaybetmeden anlatmak istiyorum. Yok olup gitmelerine gönlüm razı olmadığı için silmedim henüz.
Çok çok güzel bir dizi ve film izledim. Size bahsetmek için sabırsızlanıyorum. Öyle güzeldi ki saatlerce üzerine konuştum, bana hissettirdiklerini hisseden arkadaşımla kafa kafaya verip yeniden yaşadık resmen tüm bölümleri ve sahneleri. 🙆♀️
Dün izlediğim film ise gerçek bir hikâyeye dayanıyordu ve çok ağırdı. Netflix'ten kaldırılır belki diye başladım, itiraf ediyorum. Yoksa daha hazır değildim. Dava sürecine girdiği için öyle bir ihtimal var gibi geldi ama belki de bakmak için bahanem de olmuş olabilir. 🤷♀️
Şimdilik isimlerini vermeyeceğim, bu kendi kendime sohbet ediyormuş gibi hissettiğim bir yazı olsun istiyorum. Belki yakın zamanda anlatabilirim.
Bu arada Eurovision rüzgarı esti geçti. Hepsini takip edemesem de bazılarını seyrettim. Sertap Erener ve diğer efsaneleri yeniden o sahnede izleyebilmek harikaydı. Ülkemize üçüncülük getiren ama birinciliği hak eden Şebnem Paker'i de orada aynı şarkıyla görür müyüz bir gün acaba? Olmasını isterdim. Arada dinlerim, tıpkı şu anda olduğu gibi. Özellikle o saf duru güzelliği ve sesiyle bütünleşen tını çok hoşuma gidiyor. Tabii arkada dansın ritmine kapılan klavyeci müzisyeni de unutmamak lazım. Her defasında beni gülümsetiyor. 🤭
Yarışma heyecanını televizyondan izlediğimiz günler tekrar gelir mi? Belki..
Son günlerde her yerde karşıma çıkan Bayhan'ın Tiryakinim şarkısını dinlememek için direndim ama sonunda merakıma yenilerek tıkladım. Şarkıyı daha önce Tual'den biliyordum, Bayhan'ın tarzını da. Öyle büyülü söylemiş ki videodan çıkamadım bir müddet. Bir gözlük, bir bıyık ve bir mikrofonla çektiği klibi defalarca izledik. 🙆♀️
17 milyondu, şimdi baktım 21 milyon olmuş buradaki videosu.
Bununla kalsa yine iyi. Taa eskilere, Popstar zamanlarına gittik, dinledik, izledik. Yakın zamandaki performanslarına varana dek baktık. Değişik bir şey, tarif edemiyorum ama bir kere adım attıktan sonra dönüşü olmayan bir çıkmaz sokağa girmişsiniz gibi oluyor. Sonrasında da her mix'in içinden çıkıyor. Tıpkı şimdiki gibi. Rastgele bir şey dinledikten sonra bile sıradaki şarkıyı tahmin ediyorsunuz artık. Olsun, yolu açık olsun onun.
Bayram dönüşü uğradığım, yöresel ürünler satan bir dükkandan değişik bir adaçayı aldım. Daha önce kullandığımdan çok farklıydı. İlk önce suda kaynatarak denedim, boğaz ağrıma iyi gelmişti ama sonra kaynar su doldurduğum bardağın içine bir sap atmanın daha pratik olduğunu düşündüm. Tadı çok güzel, tavsiye edebilirim. Şifalar dilerim, aramızda hasta olanlarımız varsa eğer. 🙏
Son olarak şu an okuduğum kitaptan kısaca bahsetmek istiyorum. Alfa Yayınları, altı kitaptan oluşan bir Çin Polisiyesi serisi çıkarıyor. Şimdilik ilk iki eseri mevcut. Peter May imzalı Kundakçı ilk kitaptı. Ona başladım. Daha yüzüncü sayfadayım ama fena gitmiyor. Aslında Çin Polisiyesi deyince Çinli bir yazarın kitabı olduğunu sanmıştım ama yanılmışım. Kendisi gerçek bir dedektif de olan yazar, İskoçya'da doğmuş. Çin'de uzun seneler kalmış. Oraların havasını solutan bir polisiye ile ödül alan ilk batılı yazarmış aynı zamanda. Bu ilgimi çekti.
Dizi izliyormuşum gibi şu anda. Hikâye yeni yeni başladı diyebilirim. Umarım son sayfaya geldiğimde de bu duygumu korumuş olurum.
Size arka bahçemdeki ilk çiçeklerini veren küçük ağacımı da göstermek istiyorum. Hani tilkilerin cirit attığı yer vardı ya işte onun mekânıydı bir zamanlar. Damla olsaydı hatırlardı kesin. 🥹
Şimdi çiçeklerini döküp yaprağa bürünse de sayfamda olmasını istedim bu hâliyle..
Benden şimdilik bu kadar. Okuyan arkadaşım varsa eğer teşekkür ederim. 💐