Hi Everyone
Sometimes not everything in life goes as we plan. Just like a seagull preparing to fly freely in the sky is forced to do so because of a wing injury... I think it is best to accept what happened and continue our lives from where we left off, as I always do. I hope you are doing better. Nowadays, I go to the theaters to escape from the problems but to find some morale. I can say that I enjoyed the last theater show I went to called “Happy Ending”. Let me tell you a little bit about it, what do you think?
Herkese Selam
Bazen hayatta her şey planladığımız gibi gitmiyor. Tıpkı gökyüzünde özgürce uçmaya hazırlanan bir martının kanadından yaralanması sonucu, zorlanması gibi... Her zaman yaptığım gibi olanları kabul edip, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek, en iyisi diye düşünüyorum. Umarım sizler daha iyisinizdir. Bu aralar sorunlar kaçmak ama biraz olsun moral bulmak için, gösteimdeki tiyatrolara gidiyorum. En son gittiğim "Mutlu Son" adlı tiyatro gösterisinden büyük keyif aldım diyebilirim. Biraz bahsedeyim, ne dersiniz?
I hadn't been to many musical theater plays. There had been similar musical scenes in the theater shows “Deli Dumrul” and “Huysuz” long ago. Happy End is a musical play that is performed in two acts and lasts about one and a half hours. The play was directed by Elisabeth Hauptmann, a German playwright and director. The play deals with issues related to what happened in Chicago in the 1900s. The conflicts between the people who play different characters in the play are put on stage. This makes the play flow continuously and fluently.
Müzikli tiyatro oyununa çok fazla gitmemiştim. Çok önceleri"Deli Dumrul" ve "Huysuz " tiyatro gösterilerinde buna benzer müzikli sahneler olmuştu. Mutlu Son iki perde halinde gösterilen yaklaşık bir buçuk saat süren müzikalli bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Tiyatroyu, Alman oyun yazarı ve yönetmeni olan Elisabeth Hauptmann üstlenmiş. Oyun, 1900'lü yıllarda Chicago'sunda yaşananlarla ilgili konuları ele alıyor. Oyunda farklı karakterlerde rol alan kişilerin birbirleriyle çatışmaları sahneye alınmış. Bu durum da oyunun sürekli ve akıcı geçmesini sağlıyor.
The first scenes of the play deal with the constant clashes between an army that holds the power and a group of gangs that are involved in forbidden and dirty activities. During the interludes, the live music, costumes and sets are cleverly designed to excite the audience even more. The dialog between the actors and the audience also creates a sincere atmosphere. There was another detail that caught my attention. I saw that some of the actors were playing both roles, and they didn't make me feel this too much.
Oyunun ilk sahnelerinde, gücü elinde tutan bir ordunun, yasak ve kirli işler çeviren bir grup çetelerin sürekli olarak birbirleriyle çatışmaları ele alınmaya çalışılmış. Oyun aralarında, müziklerin canlı çalınması, kostümler ve dekorların çok akıllıca diyazn edilmesi, oyunu izleyenleri daha da heyecanlandırıyor. Oyuncuların izleyenlere yönelik olarak karşılıklı diyalog haline geçmesi de, samimi bir ortam hazırlıyor. Benim dikkatimi çeken bir detay daha oldu. Bazı oyuncuların, iki rolde de oynadıklarını gördüm. Bu durumu çok fazla hissettirmediler.
The fact that a gang preparing to rob a bank collaborates with the army at the end of the play made for an unexpected finale. The fact that there was a love story between such a robbery and cooperation was also very striking. I can say that the live music played during the play, the strong humor conversations and the scenes with striking questions that left a question mark in the minds brought the performances of the actors to the highest level.
Bir banka soymaya hazırlanan bir çetenin, oyunun sonunda, ordu ile işbirliği yapması da beklenmedik bir final, havası yarattı diyebilirim. Böyle bir soygun ve işbirliği arasında, bir aşk hikayesinin oluşu da çok dikkat çekiciydi. Oyun esnasında çalan canlı müzikler, güçlü mizah sohbetleri ve akıllarda soru işareti bırakan çarpıcı sorularla geçen sahneler de, oyuncuların performanslarını en üst seviye çıkardığını söyleyebilirim.
There are more than 10 theater halls in Antalya, the city where I live. Although I don't know the exact locations of some of them, one of the theater halls I go to the most is the theater stage in Haşim İşcan Cultural Center. This place consists of 3 floors in total, including the ground floor. There are 2 performance halls, 4 pocket cinemas and many classrooms and workshops inside the building. Opera, ballet and musical performances are mostly staged in the cultural center.
Yaşadığım şehir Antalya'da 10'dan fazla tiyatro salonu var. Bazılarının yerlerini tam olarak bilemesem de, en çok gittiğim tiyatro salonlarından biri de Haşim İşcan Kültür Merkezindeki tiyatro sahnesi oluyor. Burası, zeminle birlikte toplamda 3 kattan oluşuyor. Binanın içinde 2 adet gösteri salonu, 4 cep sineması ve çok sayıda derslikler ve atölyeler bulunuyor. Kültür merkezinde daha çok, opera, bale ve müzikal gösteriler sahneneniyor.
Since a young age, my interest in theater has constantly increased. In fact, during my middle and high school years, I took theater training and acted in small-scale plays, which made me feel very happy at that time. It may sound a bit strange, but there were times when I felt like I was naked on stage when the audience looked at me with a funny expression while I was acting. At that moment, it was as if I wanted to teleport to another realm.
Küçük yaşlardan beri tiyatroya olan ilgim sürekli arttı. Hatta oratokul ve lise yıllarında, tiyatro eğitimi alarak, küçük çaplı oyunlarda rol aldım. Bu beni o dönemlerde çok mutlu hissettirmişti. Bir keresinde biraz garip gelebilir ama, bazen rolumü yaparken, seyircinin bana komik bir yüz ifadesiyle baktığında, kendimi sahnede çıplak gibi hissettiğim zamanlar oldu. O an sanki başka bir diyara ışınlanmak istemiştim.
You can see the audience watching the play, each of them looking into your eyes with an expectation. The facial expressions of the audience who are dissatisfied with the way things are going is one of the most difficult moments for the actors playing the role. The theater actor who does not want to experience this should never look at the audience's face.
Oyunu izleyen seyircilerin, her birinde bir beklenti içinde gözlerinizin içine baktığınızı anlayabilirsiniz. Gidişattan memnum olmayan seyircilerin yüz ifadeleri, rolunü yapan oyuncular için en zor anlardan biri olmaya başlamıştır. Bunu yaşamak istemeyen tiyatro oyuncusu, seyircinin yüzüne asla bakmamalıdır.
In every theater play I watch, I encounter a new story, a new character and a new chain of events. In addition to seeing myself as a good theatergoer, at the end of each play I am proud of the social and cultural values it brings me.
İzlediğim her tiyatro oyununda, yeni bir hikaye, yeni bir karakter ve yeni olaylar zinciri ile karşılaşıyorum. Kendimi iyi bir tiyatro izleyicisi olarak görmenin yanı sıra, her oyunun sonunda bana kazandırdığı toplumsal ve kültürel değerlerle de gurur duyuyorum.
In my opinion, I can say that theater and the innovations it brings are the most valuable artistic activity that can perceive the events developing in the world, raise individuals who are beneficial to society, and bring a country to the level of civilized societies.
Bana kalırsa, tiyatro ve getirdiği yenilikler dünyada gelişen olayları algılayabilen, topluma faydalı bireyler yetiştirebilen, bir ülkeyi uygar toplumlar seviyesine ulaştirebilen en değerli sanatsal etkinliktir, diyebilirim.